Kundakçı YanımZaman bir gül kadar Kırmızı Bir sümbül kadar boynu bükük geçiyor Yalnızım Ve ıssızım aslında Bir de yorgun Yuttuğum kelimeler diziliyor önüme Ateş çalıp suya gömdüğüm zamanlar geliyor aklıma Ve bu an’larda bir şeyler karalamak değil niyetim Acının üstüne tuz basmak Temiz bezlerle kundakladığım kundakçı yanım Çık ve gel şimdi karşıma Otur söyle karşı kanepeye Tek tek say, ağlamak değil niyetim Orta yere seni çıkarmak Saf halim Ezgin yanım Kadın deyip de susturduğum hüsranım Otur… İçime oturdukça midemde hazımsızlık yapıyorsun Büyük bir karmaşasın yutkunamıyorum Mahşer yeri yangın gibi Bir bardak su içmeliyim Çıkarken saf kadın ateşle gelmiş sanki Söndürmeliyim Neyse boş ver anlat hüsran —Çok zamandır içindeyim Hani çıkıp bir yerlerden seni bastırmak isterdim Kundak benim giyisim değil Kat kat sana giydirmek şimdi niyetim Karanlıkta dururken ben acımıyordum haline Işık yakarmış bu durumlarda Bilemedim Ve aslında gözlerin kara değilmiş senin Ben buraya gelince fark ettim Sus… Bilseydim konuşturmazdım Boşuna demedim kundakçı yanım Otur ve anlat sadece Çıktığın yerden acıma doğan güneşe Işık değil seni delirten Çıktığın kuyu İnce uzun boyu Rutubetten sanırım Artık beyaz değil büründüğün büyü Kustun içindeki irin ve küfrü Artık iyiyim ben Ve soyundum suçlu kılıklı kıyafetlerimden Git şimdi Senide kirletecek bir kader bulursun kendine Azat ediyorum seni İçimde değil bundan böyle yerin Git şimdi kapanıyorum tekrar Dönebilirim sandığım yer Kıl yutamayacak kadar dar ve engin |
seni de kirletecek bir kader bulursun kendine.
ne güzel demişsin öyle.
gerçekten güzel bir şiirdi..