ÇOKLU HAYATLAR......merhaba çatısız aşkların hayatları.... çok sevdik ne kadar üşüse de yüreğimizin rehinde ki mevsimleri o kadar doğrular ezberledik basbayağı yaşadık tenhalarda volta atan yokluklarda kapının eşiğine yağan yağmura özendik ve ıslandık her günün bitişinde yorgunluklarda çok acıdık tek tip kıyafetler eskittik ömrümüzün çocukluğunda başımıza çöken varoş rengi sessizliklerde ağladık bilmeden gülmeyi çok acıdık yıpranan her ruhun bitkin halinde sanki hiç yaşamamış gibi öldük gecenin karanlık esaretinde ve Ruhi su çalarken şehrin deresinin sularında caddeden geçen kanserli memleket sürgünleri düştü gençliğimize... bağışladık bazen herkesi ve her şeyi ardımıza düşen suskun özlemlerde aradık konuşan yıldızları yıldızlarda tasarladık o güzelim düşlerin bestesindeki türküleri her yutkunduğumuz yalnızlık kimsesizlik olarak dağılıyordu toprak patikalara uçuşan ağustos böceklerinin ritminde hesaplanıyordu çığlıklarımız ve çığlıklar da daha bir acıyordu yoksulluğumuz... gerçi bizde gülerdik bazen akıntılı hayata karşı sımsıkı avucumuzda tuttuğumuz düşlerimizi geciken çocuklar gibi salardık gecenin koynuna ağır sıtmalar düşerken bile aşksız anılarımıza sessizce sevgiliyi alırcasına koynumuza sıkı sıkı tutuşurduk kan ter vakitlerin ıssızlığında... yani benim canım anam sevgilim bacım dostum babam kardeşim anlayacak kadar anlamasak da hayatı eskicilere satacak kadar bir şeyler olurdu arka cebimizde yüzümüze düşen bir ülkenin zamansız acılarında biz o ülkeyi severdik ruhumuzun en kutsal kentlerine kadar ve toprakların bütün, insanların özgür olduğunu kurardık saat başlarına.. ve yıkıntılar dan sonra azıcık toparlandı uykulu bakışlarımız barıştık hayatın sorularıyla cevaplar ardı ardına düştü dört mevsimin hüznüne çocukluğumuz ergen sıkıntılara devrildi ve yeni çocuklar umut ile çoğalarak geldi geldiler ve yer açın dediler hürriyete aşka yol alacak hayatlara.... |