Öyle Güzel İnanırdık ki
eski bir ölüyle çıkıyoruz yola
Arap mı akordeon mu bilmiyorum ince uzun az söylemeden çekip gitmesi gibi çabuk hiç gülünç gelmiyor muşum ona sırtından şakaları boşalırken aydınlığa düşen göz yaşları oluyormuşum çabuk olsa da görsek sonra o yazlık sinemanın duvarından atlayıp oyunlarına alsınlar diye yalvarsak yalvarsak öyle güzel inanırdık ki şüphesiz Allah vardı beş vakit her minarenin ucunda sevgisini sunup içimize karışın tekrarlandığında annemin göğsüne asılıp daha uzun yaşamam için dört yıl yırtarcasına kan emen bu ihtiyarın çocuk kalabilmesi için bahçelerinize söz veriyorum ama şu karşı kıyıda durup benimle alay eden kapıcının oğluna söyleyin ağlamayı kessin taş atar konuşurum taş atar konuşurum kurbağalara hayat veren bataklığa gömülsem korkup rengim kaçsa toprağa çamurdan misket yapar kandırırım kendimi kendimi sahneleyip üç defa hadi at mızıkma at mızıkma mızıkma derim eski bir ölüyle çıkıyoruz yola şaibeli gölgelere tırmanırken can vermiş Sinan o Arap Sinan dalgalarla boğuşurken beyaz köpüklere karışıp patlıyor kayalıklarda her sabah gelirim derken korkup kaçan bu günüm ziyan kapınızın önünde bekliyorum kaçıp trenlere bineceğiz kaçıp denizlerin sakladığı maviliklere usanmadan biz geldik diyeceğiz. |
mısraların birbirine bağlanışı ve akıcılığı belki öyle hemen ilk okuyuşta evet şundan denmiyor
zira bir anofor oluyor içine çekiliyorsun ve sakin bir kafa ile tekrar etmek gerekiyor şiiri...
her zamanki gibi şiire tad vermişti kullanılan lisan...
nicelerine kutluyorum
Saygılarımla