ölürken bile öğretmendikırk yedi kişiydik sınıfta en büyüğümüz sekiz yaşında -çift dikiş atilla- tıp oynatıyordu cemil öğretmen son derste / o cuma kapı açıldı kırılırcasına/ gelen üç kişiydi ellerinde silahlarla bağırdı irice olan "çabuk sıraların altına kafasını kaldıranı yakarım valla" dizlerimizin arasına soktuk başımızı korkuyla daracık sıraların altında... "cemil sen misin"ses yoktu öğretmenimden/ başıyla yanıtlamıştı muhtemelen "gomunistmişsin lan sen" "yok kemalistim ben" "bize maval okuma o vatan haininin şiirlerini okuyormuşsun sağda solda" "o şair/ ben öğretmen... hem/ hain değil o aslında" "kes bana o allahsızı savunma" o zaman anlamamıştım yankılanan sesi şimdi biliyorum namluya sürülen mermiydi "son duanı et hadi gebertçez tüm hainleri" "durun" dedi yalvaran öğretmenimin sesi "silah olmasın / kan görmesin çocuklar" ... "yeterince yüksekmiş hadi çabuk o zaman"dedi irisi "manyak lan bu niyaziliği seçti" dedi öteki... -anlayamamışlardı o ölürken bile öğretmendi- "kalkın ayağa" diye gürledi /yine aynı sesti kalktık korkularımızın kollarında hazıroldaydık dehşetin kırılganlığında gözlerimize baktı tek tek/ salladığı parmakla gözbebeklerimizi büyüterek duymuyordum artık hiçbirşeyi anladığım sadece susmam gerektiğiydi vurup kapıyı çıktıklarında kesif bir sidik kokusu yayılmıştı ortalığa... gittiler korkunun lanetini örterek yarınlarımıza çocukluğumuzu da söküp götürmüşlerdi yanlarında... o gün büyüdük /susmaktı büyümek öğrendik ve hep sustuk ... -oluk oluk aktı kardeş kanları bir eylül fırtınasıydı/ savuran kalan sağları bizler o dönemin çocukları hala arıyor çalınan umutlarını-... cemil öğretmen/ hiçbir bayrağa sarılmadı hiçbir dava onunla gurur duymadı o sadece kırk yedi çocuğun kahramanıydı ölümü kayıtlarda sıradan bir kazaydı o şair/ hala vatan haini ölüsüne bile çok görüldü memleketinde bir çınar gölgesi |