MATEMİlişince göğsüme, madalyon gibi sancı; Bilmem, kaç dal kırıldı, dizlerinde mevsimin? Yağmurlar mı unutkan, yoksa kış mı yalancı? Feryadı duyulur mu, sesi çıksa kalbimin? Aklımın sarkacında, çarpmadan birbirine; Sallanıyordu hani, inceldi koptu bağlar. Geceler mi küs oldu, yoksa gün mü birine? Sızladı kara toprak, çöktü bağrına dağlar. Çalkalandı denizler, sığmaz oldu kabına. Islak bir tuval gibi, şimdi kasımın yüzü, Bir yol bulup renkleri, karıştı türabına. Alev bile sönerdi, olsaydı inan gözü. Esti kavak ağacım, kırlangıcım sen de es! İçimin ırmakları, kurudu çöle döndü. Rüzgârın kulağına, dokununca içli ses; Göğün bulut tarlası, döküldü göle döndü. Ağladı sokak, cadde, kaldırımlar ağladı, Kapılar, pencereler, kesti selam sabahı. Çakmak çakmak gökyüzü, yıldırımlar ağladı, Zaman tuttu dilini, bu sabah gam sabahı. Yaprağında taze çiy, dalında yeis ile Eğdi başını son kez, bahçemdeki beyaz gül. Dedi: ‘’ Açmam bir daha, yüzümdeki sis ile Mateme eşlik etsin, benden kalan biraz kül.’’ Hicran Aydın Akçakaya |