KÜLÜN SENFONİSİ.....sendeki bir cümleye takılıp düştü gözlerim.... senfoni özet..... bir akvaryumun içinde açılır geçmiş zaman cümleleri mavi suyun sürgünlerinden bir avuç umut akar dramatik hayata son bir kez sabahlar balık uykusunda aşk ve yığılarak kalın camın kaygan boşluğunda yitirir hayali sevgiliyi............. senfoni başlangıç..... sen hangi ara yaşabildin yalnızlığını onca kalabalıklar yağarken irkilmiş bakışlarına hangi ara görebildin kendinde beklemeye yeminli sabrı baş aşağı şiirler gecelere bölünüyor anlaman için beni her harf ayrı bir çocukluk taşıyor ruhuma kasılmış pişmanlıklar takılıyor yorgun cümle kıyılarına ve sen hangi pencereden bakıyorsun aklımın dar basamaklarında çıkmaya çalışan aşka........... sen hangi yolculuğu tasarlıyorsun mavi düşlerdeki kentte arkana saklanmış ruhundan kaçarken nasıl susuyorsun ben bir ağaç kökünden toprağa sızıyorum sen aklı gökyüzünde dolaşan enteresan pişmanlıklar kurguluyor/sun... ve dahası sıkılıyor sevda gel git aklından boynuna doladığın gece rengi fulardan daha siyahsın dudaklarında u dönüşlü ruj kalıntısı ve bileklerinde ters istikamete bakan saatle delirmiş bir kaçaksın....... yitirme diyorum sol yanındaki hayali kuşları bakarsan tasarlanmış öykülerin birer isimsiz ülkeleriyiz dağlarımızda yaban dargınlıklar açar mevsimlerimiz hep boşluğa düşen aşklar gibi şehirlerde sıradan korkak gölgelerle yollarında boş tabeladan görünen istikametsiz yalnızlıklar var.... senfoni susarak özlem duvara giydirilen yosun yeşili gökyüzüne serilen mavi gözlerindeki toprak rengi tenindeki buğday havarisi saçlarındaki karmaşık şarkılı ton kokunda gül sentezi ve buğulu camların ardında kelimesiz hasretlere durmadan yenilmem...... sen düşleyen vakitlerde hazırlıksız özler/misin beni bir bardak çayın şekersiz yerine saklar/mısın hayatı baharlar çatırdarken erik ağacı çiçeklerinde kocaman bir yağmurla sarılır/mısın düşlerime yine bir baygın dolunay saplanır belki kenarı ışıklı cümlelere şiirler sapır sapır dökülür yakamoz niyetine denizin göğüs kafesine görgü tanıkları anlatır bayram yerindeki çocukların pamuk şekerli yüzlerini at arabası geçerken toprak yolun çakıllı geçmişinden yaşlıca kadınlar iplerden kuklalar oynatır hasır altı umutlara türküler ezberlenir her lisanın kardeşçe dillerinde her renkten her mezhepten dargınlıklar barışır leyleklerin geri dönüşlerinde geçmiş yenilir bugün güzel bir orman yarın yemyeşil bir aşk olur ve sen yanağına konan kelebeğin renklerinde özlersin beni......... senfoni bitiş....... kül sahnede tek kişilik bir oyunun dağınık sesi gri aşklar üzerine yazılı ezberin dışında ağlatıyor kelimeleri sen seyirci salonda gözlerin külün dağınık haline dalıyor biran küçüldükçe küçülen aşkın nabzını yakalıyor yeniden kirpiklerin arkana yaslandığın koltuktan kalkıyor bedenin ruhun ağlıyor düşlerin bin/bir parça dağınık çıkıyorsun kapıdan sokağın karşısındaki karanlıkta gölgesiyle ben bekliyorum seni göğsümde çapraz fişek anılar yanımda bir sığınak dolusu sadakat ve üstüm başım belalı aşkla açıyorum sürgülü hayatı aramızda tek engel caddenin kırık dökük acıları bir adım yaşam bir adım yürek atışında sığınıyoruz bütün bir roman sayfasına ve doğrusunu kavradıkça hayatın aşkla büyüyor ıhlamur kokulu düşler........ farkında olmadan yaşanır bazen aşk,bazende irkilerek büyür aşk.... |
Aslında
aşk iki kişilik kan/ama
Çok güzeldi.
Sevgiyle kalın.