Piknik / Hoyran OvasınaŞiirin hikayesini görmek için tıklayın o zaman adı piknik değildi
zaten adet değildi "denize ekmek yemeğe getcemişiyiz" demiş olmalılar en fazla müsepbip halamlardı.. Allaha emanet olsunlar Akbük “-geceleri zifiri karanlıkta bile dama çıkınca ya; göv yüzünde asılı yeni galaylı zini ğibi dıkkatlı bakınca üsdüne düşüvüceğmiş gibi geli(r) mubarek oraya sanki senin uçu(n) kondurulmuş ya da; sabaha garşı gölü yarıp sana ğadar uzanmış sanki kucaklayacak sarıp sarmalayacak gibidi(r) ay ayın ondördünde ilk akşamdan doğmuş ortalık pamparlakdır. veya(hu)t da yere düşmüş bi civa topudur göl dünya senin için kurulmuş, ve sen hemen o günün sabahı el değmemiş, gün görmemiş güne henüz güneşin yakmadığı tertemiz kekik kokulu havayı ciğerlerine çeke-çeke başlarsın güne güneşin yakmadığı hava solunmuş sabahın ayazı, serindir, üşütmez canlanırsın, kırıtmaz çok geçmez tınsırmaya-hapşırmaya başlarsın “-çook yaşa” deyen bulunmaz sadece komşu köpekleri uyandırmış olmalısın yüzünde bir uykuya kanmamışlık gerneşirsin, çinizin belin-yanın dutulmuş daha sabah serinliğinde başlar güzel bir telaş kibrit, tuz, akşamdan tavlanmış ekmek, hepsi bir yana yeni testi ağşamdan ayazlatılmış, heybeye sokulmuş ve kafileden birileri herkeslerden evel yola çoktan koyulmuş kestirme eski Taşyol’da sürçülüverecek gibi her adımında düşe-yazmasına ramak kalmış eşeğin nalları altında ezilen yoldaki çiğillerin sesi arada bir dik yamaçlarda yankılana-durur Payamdaşda, Kolandaşın altında Zırtlanderede.. belli ki erken kalkılıp yol alınmış er yatıp uyunmuş, ova yolu tutulmuş kalabalıklaşır yol giderek ve sen kendi başınasındır artık eşeğin arkasında, elinde söğüt dalından deynek umutla barışık kuyruğu yukarı kalkık “bosti” köpek kah ileride kah yoldan çıkmış kah geride kalıp yetişme telaşında burnu neredeyse yere sürtecek koşmakta, arka ayağını kaldırmış, neredeyse devrilecek illa her taşa, her çalıya siğecek hazır, bir fırsat bulmuş, yol boyu eğleşmeyen birileri kelek tarlasına dönmüş hışır toplamaya kökenine saklanmış olgunlaşmaya yüztutmuş birkaç kelek iki tavşan dişinden kurtulmuş dağyolundan inmekte olan bir-kaç kişi arasında başka birileri üzerine söz konusu kişilerin hoşuna gitmeyecek bir yarenlik tutturulmuş tatar arabasıyla sebzeliklere bizden önce varanlar elleriyle dokunmadan kökene bostan yolunmuş “-elle dokanıldı mı acır”mış “-başını kesip birbirine sürterek acı südünü alsan da fayda etmez, mideyi burar”mış mübarek daha tatmadan birilerinin içini burkmuş yeni başak bağlamaya başlamış soğan pırasanın taze yapraklarından sütlenmişte olsa; ille marul acı da olsa tere, çiçeği götünde sivri büber baharda yatırılmış domates kökenleri içinde gezinilmiş etek dolusu firenk pembe-kırağılısı bile bulunmuş, ötekinnerden ayrı konulmuş bir hapaz fasille on kadar bamıya barnak kadar bi kaç badılcan sulanan yerlerden çiçeklenmeden temizlik teze soğan, pıransa yaprağı yolunmuş bir taraftan yardımlaşa çekilmeye başlanmış tulumba kovalar dolusu su verilmiş karıklara kuyu suyundan yüzlere su çarpılmış ham, çorak toprak suyu olsada “-korkma bişiy olmaz dinlenik”miş eşşekdeği he(y)bede işmeye Günsüz suyu, ağşamdan desdiynen soğudulmuş resim: Zekiye Aksu DEVAMI YARIN |
Yüreğine kalemine sağlık
Yürek sesin susmasın
_______________________________________________Saygılar selamlar