HERKES/DE OLAN BİRİ........artık anlamadığım kendimle baş/başayım...... tren istasyonlarında aralıklı yağmurlar bekler beni raylara ay ışıkları düşen gecelerde bacalardan akan gri dalgalar ıslatır düşlerimi ardından sağanak ellerin sallandığı sevdalarda utanırım yalnızlığımdan başım önümde tahta bankların kıyısında sabahlarım tütünün sarılığında uzaklaşan trende bırakmışım gibi yüreğimi bir damla hüzünde saklarım sızımı ve ardıma aldığım geceyle limanın uykusuz vaktine adımlarım karanlığı..... yorgun balıkçı teknelerinde seyrederim hayatı sulara gömülen ağlarda ararım kendimi beklediğim sevgilinin saçlarında taradığım anıları teker teker yıldızlara bırakırım usulca eski çağ sevdaları yanaşır limana ben ağır bir yalnızlıkla karşılarım onları koynuma sakladığım bir şiiri çıkarır atarım yosunların arasına ve bir şarkının anlamsız yerinde başlarım ağlamaya ağlamamaya yeminli gözlerime ihanetle silerim gözyaşlarımı.... oturduğum taş betonda rüzgarın savrulmasını avuçlarım her kayan yıldızda üşenmeden hep aynı dileğe dilim döner ve yalandan beklerim çocukça bir duygunun özlemini başımın üstünde yüzlerce insan çelik yığınlarında uzatır bana hayallerimi ben saçlarımın ucuyla yakalarım onları gittikleri uzaklara dualar arşınlar ruhum ve kaybolmuş bir şehrin bağdaşın/da seyrederim karşı yıkıntılı şehri........ tükenen ne varsa hayat adına hepsini toplarım uykusuz sesimde adlarına şiirler kanatılan yitirilmeler/de beklerim sevgiliyi deniz bir orman düşlerim yeşil meşeden ağaçlar olur kıyasıya acıtırım sağanak yağmurlu sevdamı sorular türetir/im cevapsız aksanım/da berduş çocukluğum gelir durur aklımın çatı katında ve susarak özlerim sevdiğim tüm kaybettiklerimi......... ve ağır bir bel ağrısıyla doğrulurum şehrin içindeki acılara sokaklar bana doğru ayaklanır ben onlara doğru adımlarım su birikinti/li asfaltta geride ölüm sessizi bir yolculuk başlar bensiz günahkar bağrışmalar düşerken meyhane sarkaçların/dan ben alkolsüz bir sarhoşluğun güvertesinde selamlarım martıları artık lal bir gecede Araf ardı sevgilinin dudaklarına gitme vaktidir bunca tedirginlik bunca sıradan susmalar boğuk bir karanlık bırakır ruhuma ağır yenilgili aşkın basamaklarından tırmanırken ayaklarım sessizce izini bırakır çoktan terke/dilmiş ardım sıra merdivenlere cümle dağılmaları beyaz sayfa üzeri siyah anlatımlar kavruk boşluklar birikimi ve tek başına okunan bir kitap karşılar beni yavaşça açılan kapının ötesinde barınır acı bir kimsesizlik ve ağır bir tık sesiyle kapanır kapı geride kalır yoksul çaresizliğim....... herkes/de mutlaka acıyor böylesine bir insan.......... |
havalanan bir akıştır sayfanızdaki
kanat takıyor okunurken cümleler
sandaliyeye tutunma gereksinimi :D
dolaylı yoldan anlatmanın dışında
kısacası şudur ki
muhteşemdi şair
tebrikler ve yine tebrikler