GÖZYAŞI.......anlat dedi aşk...... aslında ağlamaktan korkmuyorum ağlanası bir düş kurmaktan ise asla..... ama gözlerimden istediğim yağmur iklimleri karıştırıp kurak bir gece taşıyor ruhuma ardı sıralı yalnızlıklar masadaki şiirlerin asfaltına yatıyor tütünden duygusal kurgular dolanıyor odanın koylarında ve mesele ağır bir şarkının sevgiliyi beslemesinden çok sevgiliyi alıp kaybolmuş bir vadiye saklamasından ibaret bir hal alıyor..... gel gör/ki duvarın ince damarından akan rutubet sızarak vazodaki toprağı suluyor ve gözleri görmeyen yalnızlığım tekil bir susuzlukta susuyor..... şimdi anlatmaktan son anda yorulduğum hayat başucuma bir kelebekten ömürle konuyor dışarıda vahim bir konser veren rüzgar sımsıkı kapalı camın tırnaklarına geçiyor öylesine ağlamak şiirleri duraksıyor kalemde ön sözü acıyı anlatan kitap elimin renginde kusuyor cümleleri artık konfüçyus ve socrares karışığı bir gece delirmiş karanlık doğuruyor... ağla dedi aşk dediğin sevginin yorgun tenine yaslanarak avuçlarında dökük bir anı acıyı ısırarak beklediğinin gelmedi zamanda kırgın bir insanın ruhunu kanatarak ağla dedi........ gece yarısı sokağın başında bekleyen adamın gideceği yönü bilmemesinden daha saçma değil ağlamak caddenin kaldırımlarında parıldayan birikintilerde asla bulamayacağını bile bile hayatın anlamanı aramak kadarda aptalca değil.. soruyorum karşımda duran hayali boşluğa cevabını alamadan kapanıyor perdesi soru ağlamaktan ne zaman vazgeçtin inceden bir sessizlik ve yırtık bir yalnızlık sonrası............. son rötuş palyaço geceye geliyor aklımın fırçasından yüzüne asılı gülümseyişten saklamaktansa ağlamayı korkunç bir açıklıkla gözyaşı adlı şiiri akıtıyorum yüzüne anlatmaktan ağlamaya zaman harcayamadım sanırım ağlamayı bir başka aşkın akılsız bir anına sakladım ve bir şiirin başlığında başka bir şiire uğurlanıyorum.... ağlamanın sıradan benzetmesinde gözlerim rehin......... |
ağlamayı bir başka aşkın akılsız bir anına sakladım
yanlış.