Şiirin İblisi
sonra, en kuytu yerine oturdum bir türkünün
dinle bak, kısık bir radyo sesi bu taşkınlık yok! sabrın yorgunluğunca ağırım ve sessiz! dünyanın sonu bile ürkütmez beni onayını aldım özgürlüğün çatı katındayım evrenin ruhumun söküklerini dikecek kadar cesaret geldi ellerime tunç devrinde kalbim kordan biraz sonrasıydı yüzümde kül yok loğusa vakti kalemim, kafatasımdaki sesleri topluyor nazına niyazına alışamadığım içimdeki duygusala sayıp sövüyorum bir şehrin suratına suratına bağırıyorum çıplak balkonlarına çıkıyor insanlar niye öldürdünüz aşkı? lan! diyorum kimse kimsenin kimsesi değil birimiz öbürümüzün ötekisi masklarla sevişen ah sefilliğimiz kahır gibi duruyor yol üstünde ömür yeryüzü çırıçıplak güz, gölgesi kan akıl kârı değil, niye büyüdük lan! tıpkı rüzgârın boş salıncakları sallaması gibi kimsesiz banklar huzursuzca kıpırdanıyor fazla mesai sevgiyi düşünmek midemi bozmuş doğruyu söyleyen bir bunalım içime doluyor azap, mor ışıklarını üzerime çeviriyor razı olarak yaşarken plastik adamlar ve uykusu ağır kadınlar ihanet alınlarına yakın güven keşkelerin içinde yitip gitmişken emanetçiden alıyorlar dudaklarını artık sus diyorlar, çocuklar el çırpıyor kediler tırnaklarıma bakıyor yüzümde öfkeye selam duran bir gülümseme biraz hırpalamayı düşlüyorum sokakları varoşlar daha denizi bile seyredememişken türküler yeter mi çürümüş sirklere şafağı öğretmeye bol yokuşlu sokaklarda etime kuş bakışı bakıyorum akıl sağlığın yerinde kalsın güzelim diyorum güleç bir akşam üstü ol mağrur bir şarkı şişenin şarabı kırmızı horoz şekeri küçük bir mücevher kutusu gözyaşının tuzu hiç dinlenmemiş radyo istasyonu kadar yalnızdır insan sen dinlediklerini parantez içine al duymadıkların yarınına ait her neyse iki küfür etmekle, susuzluğum geçmez kalbimde şark çibanı gibi urlanan ablak ölümler var hikayem bitmedi ama şarkılarım bitmez ecelimsin safkan anarşist mayın tarlası, üşümüş iklim ruhum gel seninle biraz gökyüzü toplayalım güneşi ararken fırtınaya yakalanırsak yine çağırırız şiirin iblisini... |