usulca serilip yatarım sularında hey sevdalı mavi......

hayat ve aşk........

bardağın dolu tarafında seviyorum seni
eskimiş roman sayfalarının sararmış rutubetinden düşüyorsun aklıma
tut/ki hesabı ödenmemiş yarım düşlerim var
ve sen diğer yarısında yitirmediğim bir hayatı saklıyorsun
firari cümleler asıyorum ağaçların kemirilmiş köklerine
sen sessiz bir su birikintisinden sızarak avuçluyor/sun cümleleri
kavradıkça ahir zaman aşkı
taze bahar türkülerine mektuplar veriyorsun rüzgarlı akşamlarda......


bir palyaço öyküsünde arka sayfa olan yüzün somurtması
kimi zaman gerçeğin nasılda dımdızlak ağladığını anlatıyor
yüreği kaybolmuş beden nasıl kasılıyor/sa yalnızlıkta
aşkta güler gibi yapıp sahipsizliğine boy veriyor bataklık boğulmalarında....

anlamak diyorum anlamak sabırlı hayatı
bir yudum aşk içiyorum anlamak için sadece anlamak
ruhunda voltalar attığım beşinci mevsimim
kaç ecel eskittik seninle
kaç tane yırtık hayalin sorgularında yanıldık
tut/ki paylaştığımız ekmeğin yarısında ağladık
yarısında güldük ay tutulmalarında
çocuklar yıkanırken dargın umutlarda
kaç tane anıyı yitirdik bozguncu şehirler savaşında
anlamak diyorum koparılmış yağmurların ıslak değişini
mum ışığında görünen duvar içi birikmiş geceleri
ve ardına yaslanmış bir kapıdan geçersin
sokağın tavanına sürersin gözlerini
heybeme aşkını sakladığım kadın
anlarsın bir heceden geçerek sana nasıl dağıldığımı............

ve tut/ki göçebe dağlar arasında avunuyor hayat
kırsal bir aşk gözlerinden bir ülke olup akıyor
şimdi yarın diyebilecek kadar başım bulutludur sevgili
kaybedecek ne varsa hayatın bir yerinde mutlaka doğuyor yine....

hayat ile aşkın anlamlı bir öyküsünde arala dünyayı hey düşsel ezgim...