Gözleri Tapınaksız Bela..tahta eşikte salınan / gözleri solgun dolunay kaçağı eteklerinde kervan tozu elleri paslı mavzer yanığı heder edilmiş bedellerin çiğnenmiş yağmuru ucube kentlerin o muhabbetli müebbet kuşu hangi hicran seni seninle sana anlatır şimdi çıkıp geldiğin bu suskun bu durgun bu vurgun zemheri ikindisi… yakılmış köylerin meraların maralların alazı sinmiş yüzüne kirpiklerinden dökülüyor talan tanrılarının kahkaha sesleri ve ürperen omzunda kaç serçenin yenik bezgin serüven ezgisi ormanların kaçak tapınaksız asi yavru ceylan bileği alnında batan düşlerini çıplak ayaklarınla ezip geçmişsin tutup döşünü çıkmaz yemin ve güleç ayinlere siper etmişsin… anonim bir ömrün hiç yazılmamış bir öyküsüydü yaşamak gece bekçileri ekmek çalar gayrettepe infaz dinlerdi közünden sual olunmaz o yekpare acılar sıradandı o mahşeri duruşlar o vurulacak duvarlar haydarandı bense yanıldığım her pusuda durup adını sormuştum her şafak aklıma batıp her seherde de kıyametime durmuştum… gel zaman git evren her şey günlük gazeteler kadardı kefen niyetine çizilmiş bulvarlar hep aynı caddeleri taşırdı cenazelere müsait törenler hep merasimsiz bitmişti kalan şairler de yazdıklarına küsüp öylece gitmişti oysa bir ressamın elinde bir çizgi kadardı hikayeler hüznümüz / yüzümüz / eskizleri dolduracak kadardı… evvel kalburun deştiği masalların bilicileri de artık kayıp her destan kendisinden firar / bilinmez bir aşk tenhalığı hani şimdi bakışlarımıza sıksak da kemani ve udi bir şarkıyı ocağımızda birden tüter o yitik nefeslerin o demli nakaratı saçlarındaki dalgaları gidip sam yellerine çaldırmışsın dilinde saklı bir intihar köşe bucak dirhem kırbaç çıldırmışsın… ey gözleri kadırga belaların biçkin biçem neşteri ey elleri kirlenmemiş iklimlerin çimen tüten mevsimi acuze bir sayıklamadır nefesim ve sen hala tahta eşiktesin oysa sensin diye kaldırımlara ceketimi ihbar edecektim olmadı / gövdemi çıplak kaldırımlara yeniden serecektim ve o malum şarkımızı bir başıma sarhoşlarla söyleyecektim… bastığın yer göğsümde efsun bir merhabadır şimdi ve çaydanlık kadar tüten kokun bir zemheri çiçeği… Mert Metin |