TAHİR'E MEKTUP
Oğlum,
Devletten yana değil, Yurttan yana ol, Yani yurtsever ol, Oğlum unutma ki, Devlet haraminin yağma alanı, Yurt emekçinin yaşam alanıdır, Bir de Tahir’im, Yaşadıklarını sana, “Hikmetinden sual olunmaz” Diye yorumlayanlara inat, Hikmetinden sual sor, Sor ki, Beynin aydınlansın, Sor ki, Zincirler kırılsın. Unutmadan oğlum, Alnının terini dışa, Gözyaşını içe akıtacaksın. Böylece çifte su verilmiş, Çelik gibi, Bir karaktere sahip olacaksın. Taşırken hayata dair yükleri, Dayanılmaz çelişkiler aklında, Kafanda cevabı bilinmez sorular taşıyacaksın, Ama adımlarken evin taşlı yolunu, Koltuğunun altında akşam sofrasının, Ekmeğini taşıyacaksın. Canın fena yanacak, Yanarken bir başına olmayacaksın, Sana dair ne varsa yakacaksın, Ve ucu yakılmış bir mektup gibi, Kendini kendine yollayacaksın. Unutma ki sen, Mertçe düello yapan, Bir toplumda yaşamıyorsun. Sen, kahpece pusu kuran, Bir toplumda yaşıyorsun. Onun içindir ki, Sırtını duvara döneceksin, Ve yolda yürürken, Arada bir sağını solunu, Ve de arkanı kontrol edeceksin. Tahirim, Yüreğin Kırk Haramiler’in mağarası gibi, Açıl susam açıl deyince, Açılan bir yer olmasın. Yüreğin Hasab Sabbah’ın, Alamut Kalesi gibi, Ölümü göze alanların, Girdiği bir yer olsun. Unutma, Kırk Haramiler’in mağarasına, Yağmalamak için girilir, İstenilen alınınca terk edilir. Oysa Hasan Sabbah’ın Alamut Kalesi’nde, Ait olmak için girilir, Gerekirse orada can verilir. Tahirim, Ne duygularını aklının önünde, Ne de aklını duygularının önünde tut. Aklını ve duygularını Doğru yönlendir ve birleştir ki, Hayat denen bu savaşa Yenik düşme. YILMAZ ÖZDEMİR |