RASTLANTI.....bulutlar yarıya indirilir her yağmurlu çocuk öldüğünde...... tuhaf bir rastlantıda susarak selamlaşır ruhlar kaygılı bir iki kelimenin tükendiği bakışmada dudaklara hazin bir gülümseyiş oturur ansızın tanıdık harfler geçer beynin düzleminden bazen hemen o anki adresin korkusuna kapılır bir taraf bazende cesaretli bir şarkı geçer o kısacık vaktin dilinden.... yağmurlu çocuk konuşkan bir rüzgarı anımsatır karşısındaki yel değirmeni kavrar onun ıslaklığını eski bir megafon durur rastlantının anılarında bir taraf anımsar ve uzatır elini karşısındaki ruhun eline mevsimin ne olduğu saatin kaça kurulduğu ve yanlarındaki hayatın nasıl akışkan olduğu muammadır sanki zaman onlara tarifi yaşam olan bir aşk sunar ölümcül yalnızlıklardan arta kalan bir düş anlatır pembe panjurlu genç kız sevdaları sürüklenir gökyüzünde bahara koparılmış cemreler yıkılır sohbetin ezgisine kısacık bir rastlantıda susarak büyüyen ruhlar aynı yöne dönen yapraklara bakarlar arsız hayalleriyle perdeler örtülmeye kapılar kitlenmeye şehir yavaşça entrikalı bir zamana uymaya hazırlanırken ruhlardan birinin aklına düşer korku ve karşısındaki ruha yalnızlığın acısını verir susarak bağışla beni bir rastlantının olur olmaz yerinde buldum seni kirli bir kabusun olmayan sesinde ayaklandım içi boş bir yolun saklı kaldırımından yürüyerek buraya tamda senin ruhuna çıka/geldim ıhlamurlar erken kuruyor benim şarkılarımda tenha vardiyalı yalnızlıklar hep kırılıyor yüreğimde bağışla beni hayalet bir resimden sisli bir anıyla geldim sesime bir harf takarak bağışla beni.... geldin sen geldin hiç beklemediğim bir bulut gölgesinde aralıklı yağan yıldızların kaldırımında buldun beni yağmurlu çocuk öldüğünde hatırladım bizi sonra bir pankartın renklerinde avaz oldu rastlantıda temmuz sustuk geldik toprak yolun eski haline ve demli bir çay özlemi serildi aramıza biz yudumladık akşam üstü aşkını bu şehrin yamacında.... ne güzelsin sen hey rastlantı....... |
işte aşk, işte şiir !