sudan sebeplerdi suyun iki ayrı kıyısına düşüren bizi kuru kuruya
şimdi alabildiğince yağıyor yağmur söylesene farz mı boğulmak
güneşin ısıtamayacağı kadar uzakmış artık bahar öyle diyorlar var mıdır bir bildikleri diye geçirecek oluyorum aklımdan aklımı sel basıyor ıslanıyor bütün sorular
ne kadar uzağa gidilse bir o kadar yakına sokuluyor hüzün yüzün vuruyor gecenin olmadık zamanları bütün yüzsüzlüğüyle yüzüme içimde saklambaç oynuyor gölgesi kayıp çocuklar çanak çömlek patlıyor
eskiden de bilirmişim aslında insanın bir tek kendinden kaçamayacağını tevekkeli değil ya kaldığımız yerde bırakamıyoruz aklımızı
şimdi biraz serserilik var dilimin ucunda ve yasa dışı bir şiirin satır başları
yarım cümlelerdeki yetim kalmış özne uçsuz bucaksız bir yalnızlık afeti devran bir ayrılığın yeşil gözlü melekleri ve nereden geldiğini bilmediğim yakıcı bir soğuk avuçlarımda
zaman kendi hükmüne yenik geçmiş geçmeyen yanlarına tutsak
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
dağınık seramoni şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
dağınık seramoni şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
ve bizlerde hayat denen kargaşada yenilgilere uğrasakta
ayağa kalkıyoruz hayata bir hamle bir hamle daha işte bir sürü yanlış yaşanmışlıklar doğruları ararken velhasıl konu neydi neyse selamlarımla şiiri beğendim.:)
Son diyeceğimizi baştan demeli. Yaşam kokuyordu her bir satır.. Hayat ve insana yüklediği yorgunlukluktu... Hüzün isyan.. Yüzleşmek sorgulamaktı inceden inceye güzeldi 'Şiir' kutlarım.
İnsan; kullanma klavuzu ile dünyaya gelmediğine göre sanıyorum en önemli şey yaşarken deneyim, yaşayarak görmek, içselleştirmek, öğrenmek, hatalardan ders almak. Alamadıysak acı çekerek her defasında kafamıza vura vura hayatın insan denilene bunu öğretmesi.
Ah sorular... Soru işaretinin boyutu değil mi akıllarımızda kalan en çok. Ahh ikilemler.. Birini seçsen diğeri içinde kalır diğerini seçsen seçmediğin içini kemirir durur. Hepsi yarım kalır...
Hayat.. Doğru cevapları olmayan bir sınav. Hayat bir an kadar kısa. Yaşadığın ya da yaşamadığın an kadar...
Ne garip insan denilen değil mi! Yeni bir gün başlamışken, başlıyor derken eski günü yaşar takılı kalır dünlerde aslında. Kimi zamansa hata yapmaktan korkar ve "keşke tek şansım olsaydı" der; kimi zaman "keşke başka seçeneklerim de olsa" deyip kendi hayatımızı yaşadığını hissetmek ister... Akıl yerini duyguya bırakır bazen, bazense mantık girer devreye. Doğrular yanlışlara, yanlışlar doğrulara karışır.. Uzayıp gider sorular sorgular yaşan(ma)mışlıklar zihinde...
Aslında; "biraz neşe bir yığın ıstırap sonra bir tabut işte bütün hayat"
'Velhasıl kelam' Öyle birşey.. Nerde kalmıştık.. Mevsim son bahar mı? Sahi konu/mesele neydi, ne diyorduk!
herşeyi her seferinde unutturup tekrar hatırlatıyor hayat.. ve ısrarla yeniden unutuyoruz biz..
sonrası güç.. sonrası bitkin düşmüş düşünceler ve cavaplanmayan sorular..
ben çocukken dedeme sorardım en çok ne kadar yaşar insan diye.. az olsun öz olsun ömür dediğin derdi oda..gülebildiğin kadar yaşa..aynaya bakıp gülümserdim kendi kendime ki uzun yaşayabileyim..ama çocuk aklı işte..az ve öz tarafını hep gözden kaçırmışım..
ilk defa şiirinizi okudum
belliki kalem kavi
zaman kendi hükmüne yenik
ve bizlerde hayat denen kargaşada yenilgilere uğrasakta
ayağa kalkıyoruz hayata bir hamle bir hamle daha işte
bir sürü yanlış yaşanmışlıklar doğruları ararken
velhasıl konu neydi neyse
selamlarımla şiiri beğendim.:)