Demirci Çırağı Geldi Elinde Ateşiyle Eylül'ü Eritmeye12 Eylül sabah erken: Eylül uyandı postal seslerinde Kandırılmış bir sabaha Sarsıldıkça paletlerin altında gökyüzü Grileşiyordu yavaş yavaş siyaha 12 Eylül’ü 13 Eylül’e bağlayan gece: İki çıkışı da kapatılmış bir sokakta Yer aranıyordu cemsede Et-Balık Kurumu’nda sorguya götürülecek gençlere İmdada DSİ’ye ait bir "konserve" yetişti Biz tanıyoruz aslında onu Önceden içinde taşıdığı resmi faşistler Okuluna giden gençleri tarıyordu Şimdiki yolcuları farklı Hep balık istifi Kırık sokak lambalarının altında Her şey karanlık Plakayı gizleme lüzumiyeti yok Siluetler kaldı sadece duvarlara takılı Tarihin siluet okuyucuları çözecek bu olguyu Eylül’ün13’ünden itibaren gece-gündüz: Komiser Ahmet seslendi Bekçi Murtaza’ya Yapışmış elini manyetodan ayıramıyordu -Oğlum Murtaza bu gece mesai uzayacak Git yengene söyle Murtazanın gözünde canlandı Jartiyerli, şehvetli bir kadın Sordular sustu Karlangaç Dinledi Kendi sessizliğinden başka ses yoktu -Bitti oğlum yalnızsın burada Kendi sessizliğinden başka ses yoktu İşkencede iki yüzüncü gün, Garbis Kaplumbağa kafesinde -Lan Ermeni soyu -Benim nereden geldiğim belli Ya sen nereden geliyorsun? Ne insana, ne hayvana benziyorsun Sene hala 1980; Eylül’ün Ekim’i, Kasım’ı, Aralık’ı : Ağaç yapraklarını dökmemekte ne kadar direndi Kimse farkında değildi Toprak bilir kendi bağrında büyüyeni Dağlar saklar vermezdi Velakin rüzgar tecrübeli USA bandıralı bir güvertede geldi ’Our Boys’ İspanya’dan öğrendikleri Yunanistan’dan öğrendikleri Arjantin’den öğrendikleri Şili’den öğrendikleri Sonra kendi tecrübeleri Kolunun altında koca bir darbeler Ansiklopedisi taşıyordu Düştük Bedrettin yiğitlerinin izine "Üstadı" yanıltmıştı zaman İnsan boynu şalgam kadardı 18 yaşı bile beklenilemeyen Mahkemeler postal seslerine eşti "netekim" Ama haklıydı sonuna kadar Üstat Yılan sarısı gözler Korkuyu boşuna aradı gözlerde Sehpanın ayakları dibinde Diyarbekir’in zemherisi, zemheridir ha! Ahmed Arif uzun uzadıya yazdı Öyle bir soğuktu ki insanlık Donuyordu çatıların sarkıtlarında Ve yıllardır ağustosta bile erimemişti bu kar Anam sorar tellerin öbür yanından -Oğlum, nasılsın? Buralarda şiir bu kadardır İki kelime her şeyi anlatır Damarda akan kan zorlarken bilinci Diyarbekir Kalesi’nden bir serçe uçtu Geldi iki göğsümün arasına pır pır kondu Yanan insan kokularına karışırken söz Zılgıt oldu Çözüldü yürekte buz Demirci çırağı geldi elinde ateşiyle Eylül’ü eritmeye Sene 1984, Eylül’ün bir bahar ayı: Ağaçlarda ne yaprak çıktı Ne de çiçek açtı kiraz, kayısı Döndürmek için çekilen dalgayı geriye Yaşam fazla alternatif sunmuyordu Açlığa yatanlardan dördü çiçek açtı dağ başında Karanfil misali Mamak’ta mevsim hala sonbahar Mazgaldan bir not düştü Karıştı kederi havaya Binbaşı kağıdı okudu İçinde: "Avutmuyor hiçbir şey kederlenen yüreğimi Her yanım zindan Her yanım işkence Bir kasatura verin bana Çıkartayım gözbebeğimdeki çakırdikenini Gözbebeğim Türkiye bağrın kanıyor" yazıyordu -Ne demek istiyorsun kasaturayla Sustu şiiri yazan Şiir yazmak çoktandır yasaktı Bitmeyen Eylül : Memur edilmezden önce bin dört yüz iki Beyazıt’la Timur’un Ankara Savaşı’nı anlatıyordu Hazır ol, rahat; öğrenmek, merak etmek Sormak yasak Ve 24 Ocak kararlarına "Narin"ce bir yorum kattı TÜSİAD: "Şimdiye kadar siz güldünüz şimdi sıra bizde" Tarihin çubuğunu döndürmek mümkün olsaydı geriye Bunu en iyi Hitler başaracaktı İnsanların İnsanlığa karşı işlenmiş suçları Cezasız bırakmayacağı çağa Varmak için daha çok uzun yol var Eylül 1999 Bir oğlum oldu adı Berkin Duruşu pek Gözleri parlak kara Ak umutları taşıyor Kara gözlerinin arkasında Demirci çırağı geldi elinde ateşiyle Eylül’ü eritmeye *"Konserve" 1970’li yıllarda, kaportası, konserve kutusunu andıran DSI’ye ait otobüsler *’ Murtaza’ -Orhan Kemal’ın romanı |
Çok bilmişliğimden değil usta,
şiir özlemişliğime verin lütfen
ve saygıma, şaire.
Takipteyiz demek ki,
ne güzel işte :)
İçtenlikle kutluyorum.
Doluydu, her mısraı. Beğeniyle okudum.