DEĞİNMELER IVYüreğim yeryüzü dalgaları gibi Bağlanıp kederlerle yüklü bir iç çekisin sonsuzluğuna Uzaklara gidiyor Çimenler kurudu Ve denizleri taşıyan gemiler Limanlara ulaşınca Gemileri yakan merhametsiz eller Gözlerinden dökülen ahmaklık merhameti bile haketmeden İntihar eden bir kederle doldu Bağrının tam orta yerinden yaralı bütün çamaşırlar Yolların aşındırdığı çıplak tabanlar gibi Akan, hiç durmadan akan Irmaklara ulaşamayan derelerden Evleri birbirine bağlayan sokaklardan Bodrumlardan Rehin kalmış çocuk bakışlarından Hiç durmadan akan Sırtımda bir hamal kamburu Hep eski yükleri getirip biriktiren Eski ellerimi Eski yaramı Eski sızılarımı Dedemin incir toplayan ellerini -Yüzyıl geçtikten sonra hala duruyor mu onlar?- İri kemikli parmakları Köprüler yapan Bir yürekten bir yüreğe Ve sabanı tutan Yarılırken karnı yeryüzünün Ve umutları getiren İncirleri getirdiği gibi Ve bir şafak vakti Ellerini bırakıp geride Tanrıların gözyaşlarını taşıyarak içinde… Saklanmışsa bütün sinir uçları bir asfalt kıvrımına Akşamın yağmur telaşesinde kuşların kaçışına benzer dileklerimiz İflah olmaz bir hastalığa düştüğümüzü anlamıyormuş gibiyiz Hızla giden bir trenin kompartımanında Lanet olası bir öksürük Ruhlarımızı zehirleyen Cüzzamlardan kaçamamanın acısını taşıyoruz Omuzlarımızdan başlayıp uzun ırmaklar oluyor hayallerimiz Ve sonra onu zehirleyen Zaman dilimlerine bölünüyor Bütün kutsallıkları yıkan bir kutsanmışlıkla Düşlerin örgüsüne asılıp Tırnakların altında başlayan çürümüşlük Kendini tükürse her yer ‘Neron’ Anlamaya çalışıyor insanı, uslanmayan merakım -ömrüm yeter mi bilmem, bu denklemi çözmeye?- Kendi duygularımın soğukluğunda buz kesip ‘Godot’u bile beklemiyorum Ateşle sınanmış bir ömürden sonraya kalanlar Tutunamamadır çakılıyken ortasına hayatın İsyansızlığın isyanına kaptırıyoruz kendimizi Ve gözyaşı Hiç gösterilmeyen Hiç unutmayız sandıklarımızı ilk unuttuğumuz yaşımızda Ellerimizde sıkıca tuttuklarımızın gidişine bakarız gizlice Gözümüzün altından Hissettirmeden diğer gözümüze bile Şapkaların gölgesinden Yaşamı itekleriz yaprakların arasından Biraz kuş sesleri karışsın Ve biraz uzasın Unutarak Uzayınca gideceği yeri İtekleriz ağaç gövdelerinden Kabukların altından kurtlara sürünerek Ve unutarak nasıl döndüğünü dünyanın Geriye dönüşe bakarak itekleriz Ağacaların arasından yıldızlar hep toprağa akar Dalların ucunda son ışıklarını bırakarak Tanrılar ‘titan kanatlarını’ takip gitti Bizi bir ayet ve bir mağara ağzı karanlığına bırakarak Bir mağara ağzında saklarız ayak izlerimizi Toprağa vurulmuş hayatların damgasını taşıyan Bir kadının doğum sancısını yapıştırması gibi duvarlara Ayaklarımızdan kökler salarız derinlere Nefes alan parmaklarımız Yaraya fitil salan parmaklarımız Bir dinamit fitili gibi Kan damlar ucundan Bir mağara ağzıdır karanlık, yutar ışıkları Sakladığımız ayak izlerine Bir kadının doğum sancısı karışır Nergis kokusu |