SEN DOLANIRDIN AYAKLARIMAPoyrazlar indi penceremden içeri Üşümedim, Düşlerle atlattım geceyi. Sen indin gri bulutlardan Biraz alev, biraz da kordun, Yağmurlar boşandı gözlerimden… Bir dolu fırtınası göründü ufuklardan Hançerler saplandı yürek kapılarıma derinden… Başka diyarların ardında Kapıları kapatıp kendimle aldandım. Ki ben! Hangi afetlerin tufan karasıydım Hangi yüreklerin yorgun sancısıydım? Kendi firarımdım, asi dalgalarımda… Kaç asır yalnızlığı saklardım da avuçlarımda Sokulamazdım, köhne olmayan hiçbir limana. Semazenler semah ederken huşu içinde Bir güvercin uçururdum birden göğün koynuna Nezaketten damlayan kırıntıları toplardım Görmeden, acıların çileli elleri… Nice yollara sen diye basar, Yine sen diye başka yollara sapardım Aşınmış kapıları yumruklardım. Lakin duyulmazdı sessiz çığlıklarım. Kimseler çıkmazdı buyur geç demek için içeri. Öyle yorgun ve bitap gecelere asılırdım Sürgün olurdum kendi masalımdan. Daha bir sokulurdum, yalnızlığa çivili yanıma İkiz kardeşimmiş gibi şimdi. Ki ben! Bilmezdim benden öylece kaçıp gidenleri… Seyre dalardım feryatlara işlenmiş desenleri… Ne güzeldi sen titreşen motifler… Gece kokuyordu reçineler Sen gelirdin o an yansımaya… Ay ışığında yakamozlar düşerdi koynumdan Bulutlar dökülürdü ellerimden, hepsi kederli. Beklentiler savrulurken gecenin orta yerinden arş-a. Bir hüzün dalgası yayılırdı Sema’ya… İliklerime kadar üşürdü ruhum Gökyüzünden düşüverince ilk kar… İliklerdim ceketimi sonuna kadar. Öylece kalırdım kapıda, yüreğimde bembeyaz bir ayaz. Dizlerimde takatsiz bir niyaz… Şimdi ben… Sokulurdum dünden kalan, yarına. Yorgun düşlerimin koynunda Dalardım tüy kadar hafif bir rüyaya… Sen dolanırdın ayaklarıma… Nereye gitsem olurdu mevsim sonbahar… Hazan solsa da Sen kokardı bu bahar… maide özgüç 28 Ağustos 2013 |