KAYIPKaybolan hüzünlerin kederlerine asılmıştı Zımbalarla işli umutlar. Öyle yerden bitiverme değildi, bu akşam umutlar. Derinlere ekilip bir iştahla kabarıp köpürmüşler di sanki. Kendi darağacının gölgesine kurulmuş bir dolu kabahatin Kafası kalkmıyordu, kibre atıfta bulundukları suçların ağırlığından. Hangi kusurun gölgesinden arta kalmıştı bu kararmış harfler Hangi dehlizde zincire vurulup Eğelerle törpülenmişti her bir zerresi? Hangi zindanın bacasından çıkmıştı bunca is kokan cümleler? Nerede paslanmıştı bunca sır dolu kelam? Yazgıyı tutan kollar, acımaz mıydı düşerken yüksekten kelimeler? Kendi dallarında salkım salkım uzarken yalnızlıklar Kaç adım daha atmalıydı ki yaklaşsın kalabalıklar? Bir sarhoş firarinin gölgesinden atlarken tek başına kalmış umutlar Kaç kucağa daha sığınmalıydı yuva diye? Nidaları toplanmış haykırışların ağızları kelepçeli Soluklanıyorlardı kendilerine ayrılan yolda, çileli. Feryatların bala kaçan parmakları yaya kalıyordu yarı yolda. Pencere perdelerinden bir derinliğin izine rastlayan başka Fenomenler atlıyordu intikam mangalarına yetişmek için Umutları askıya alıp fırlıyorlardı feleğin çemberinden… Başka çemberler arıyorlardı. Atmak için beş otuza üç takla, Lakin düşüyorlar bir kuytuya varıyorlardı coşkulu bir kalabalığa Bakıyorlar kadınların hepsinin saçı sarı boyalı... Ahbaplık diz boyundan yukarı… Bu yol nereye varır acep deyip, hoşu beş etmeli. Verip bir selam, gönül köşkünden içeri girmeli Eteklerdeki zilleri çalıp sonrada bir güzel kaçmalı. Haraminin kırkına kırk katır verip, kırk birinciyi saklamalı.. Baktın ki hikayede bir absürt anormali, Ver coşkuyu, sal korkuyu derken ayakkabıları bağlamalı Yola sabah çıkıp, akşam kapıya varmalı. Annem çıktı masaldan babam atladı eşikten derken Anlatacak kelam kalmaz heybede. Atlar fare kedinin arkasından geceye. Yol bulur yine kaçmak için hikâye Gökten düşen üç elmadan birini ben yedim Geride kalan iki elmaya talip çıktı Baş göz ettik sessizce Yerleştiler menzile… maide özgüç. 1 ağustos 2013 |
Tebrikler.