Yokluğun Kalbimin Kitabesi
/hangi kente gitsem yalnızlığımı
o kentle yakmışımdır / gitmek rüzgarla yarışan kırık bir mızrak vurur beni Keşiş’in içinde senden öte bir yerde yalnızlığı doğurdu gidişin kimsesizlik çöktü kent surlarına tenimi savurdum ben de gittim kendimden o yaralı kalabalığa karışıp sellukalar gibi sarıldım suskuma dil bıçak sırtı tuna boylum sesimiz çeyrek ekmek bölüşürdü ellerimiz küçücük oysa gözlerimiz nasıl da büyümüştü ateşe baka baka kurşuna büründük şimdi sözlerin çakıl taşı avuçlarımda umut tortusu kuzeyli rüzgarlar öperdi alnımızdan gökkuşağı bağlamışken gözlerimize b/aşka renk aramazdık bir orman yandı içimde ne zaman bir vadiden geçsem hüzün kız kardeşim olur toprak kokulum kıyılarca ülkeydik hep ince bir çizgi böldü bizi yandık kavrulduk Sen geceyi hiç sevmedin sen hiç bir ırmağa akmadın sen albatrosları hiç tanımadın ve sen bir balıkla göz göze gelmedin deniz nedir bilmezsin hiç oralı olmadın şimdi verilecek bir selam kaldı bir de nefes aklım kan, ter içinde sende adın deniz taşkını dilimde adın tadım tuzum tütün efkarı hep gidişlere yazıldın biliyor musun dönüşlerde hiç yoktun, şafak yoktu sırasını savdın bu ölüm orucunun çırası yanık gecelere döküldüm içim dışım z/amansız kum saati ütülmüş düşlerimden arınıp Setbaşı köprüsü’nde bir intihar öyküsüne düşüyorum ellerim çocukluğumu okşuyor tanrım iğnenin deliğinden geçiyor acılarım ey! tamam bütün yolları önüme serebilirsin kırlangıç olur öpüşürüm göçümle bir veda iliştir saçlarıma yalnızlığı kutsa vakit tamam mavi bulutlarla denizin yüzleşmesini görmeli insan ............ göz yaşlarım hüzne sunak nehir onlar aldırma /yokluğun kalbimin kitabesi mart zemherisi/ Naz Boyacı |