dostluğa s/övgüben sadece fotoğraflar eskir sanırdım meğer anlar da eskirmiş ya da eksilirmiş zamanla... bugün senin doğum günün lakin küskünüm gelsem ben/ gelmesem sen azalırdın kişi kendine kılıç çekmez çekse bile deşemez belki de bu en sahtekar yanıdır insanın anla işte yok gücüm ne gelmeye/ne deşmeye dile kolay tam yirmi sene aynı ahıra koşan iki hovarda... sahi hangi fasıldan sonraki fasıla savurdu bizi buralara... ne vakit sustuk dostluğu da muhabbeti tost eyledik hayatın çarklarına... paylaşmayı yoktan öğrenmiştik oysa bir ekmeği bölüşen/her yokluğa göğüs geren korkmazdı elbet vardan insandı /insanlıktı var ile yokun üstünde olan ama ekmeğe benzemiyormuş hayat ve kendine bölünemiyormuş insan ne yapsa/ne etse kurtulamıyormuş yalnızlıktan... bilsen kaç vakti harcamıştık sen akitlerle boğuşurken ki ben beceremezdim kırık dökük düşlerimdi hep kumbaramda biriken -ve bir çoğu senden- şimdi ne senin/ ne benim birikimim satın alamaz o anları yeniden adam olayım isterdin ya bir türlü atlayamadım adamlıkla insanlık arasındaki o incecik ipten sırf dostun kalabilmek ve hep yanında olabilmek için bir cambaz gibi/sürekli o ipin üstünde yürüdüm ben -belki de yorgunluğum ve yokluğum bu sebepten- hülasa/hiç adam olamadım hatta hiç bir halt da olamadım aslında hep şişelerin dibinden baktım hayata belki sırf bu sebepten gözümde büyüyor hayta laf aramızda ben hala / kırıklarımdan özene bezene kumdan kaleler yapıp ellerimle aşkı yerleştiriyorum içine ve her seferinde ilk dalgada o bozamadan daha /yıkıp geçiyorum bir tekmede dalgada bir kahkaha o bile gülmekten kırılıyor bu salaklığıma belki de bu salaklığım engel adamlığıma demem o ki dostum/ iyi ki doğdun iyi ki oldun da ben olmadığınla yoğruldum bilirim devran kazananların olsun varsın benim de kaybetmek olsun harcım Gülşen Destanoğlu |
Sevgi ve selamlarımla ...