Işık İten Karanlık
çim saklı oyunlarla koşmak
ne ebet kendinden geçmiştir ne de ben hayatın lambasıyız aniden sönen ışık iten karanlığın dibinde yaşar hüznü kadar kendi içine çekilen sır ve bir böcek diyaloğu şarkılar söyleyerek duvara çıktı ne kadar ilginç düzlem efsanesini yıkan bir küçülme kendi boyutlarında bir kahramandı nasıl anlatsın göğün tarumar olduğunu ahu dertlenince kuyular buldu kulaklarını örten sular irkilmeseydi duyduklarını şarkılar söyleyecekti neva bu kadar yanaşmışken sarılmak istemez misin bana aniden uyanmıyacağımıza söz verirsen kaçtığım gibi geri dönerim sana akan asansörler bulup aynalara saçanda düşene kadar seni öpeceğime söz veriyorum ne olur kırpma kirpiklerini kısma dudakların bitmesin derken ayrılık denen hızlı kabusa kaldırımları bayıltıp boyumu boyuna gizleyen o fısıltı ana karasından yükselen bir gök delen çingenelerin yalvarmasına inat daha bir akşam rahat ol rahat ol içim seni çok seviyorum başın dönerken üst ve alt geçit şakalar şakası şarap gülümsemelerini hatırlamaya mecbur değilim saltanat kurmuş bir adam görürsen çok utanırım böyle olmadığını inkara kalkışsam inanmazsın inanmazsın neden böylesine karmaşık olduğunu duygularımın. |