Esma 3
(esma...esmer nefesiyle zühre yıldızını koklardı...
kıyısından seyrederdim o’nu...bir gün bana sordu...yıldızlar şarkı söyler mi diye...söyler dedim... sönerek söylediklerini... neden sonra...o içli çalan kemancılardan öğrendim...) gözlerime saplanıp duruyor sevdiğin şarkılar esma keman tellerine sızıp yüzümü resminle yıkıyorum olur değil olmaz bir çıkmazım artık tüm sokaklara göğsüme vurulup düşecek kentler çiziyorum... esmanın elleri ıslak pamuklara benzerdi saçlarını ay ışığı buğusuyla yıkar dağ rüzgarlarıyla tarayıp bayırlarda sekerdi kasıklarında doğmamış hicranları yüreğinde asılı el aynasından bile gizlerdi oy ben devrileydim neşterler kırılsaydı bileklerimde esma affet beni seyyahım artık her dem azrailin peşine... köprülerden...sahillerden...caddelerden geçiyorum sarhoşlara seni soruyorum sokak lambalarına gölgeni rüzgar değil kudurmuş köpekler ısırıyor ağzımı geçmişimden sonra geleceğime de sinkaf çekiyorum boyumu posumu devirecek bir belayım kaldırımlarda sen benim bu halimi hiç görmedin avundum bak şimdi esma... ne yana dökülürüm kanım böyle soğumuşken kendime ve ne yandan çıkıp gelir seni bana anlatan ahu zar bir beste vitrinler ışıl ışıl şangır şungur bir mülteciyim oysa camlarda bir kent ölüsü kokuyor nefesim abartım varsa şair olayım ben sensiz mahşerde kalmış efkarıma da isli bir dumanım... tren raylarına tutunup yürüyorum esma ezan seslerinde düşüyorum avlulara martılar aç olsaydın dinle derdin dinle başını yaslayıp kıyılara hikayelerini derlerdin sana hep bir hüznü anlatırdı onlar şimdi bu martılar var ya bu martılar yüzüme bir bilsen nasıl da ana avrat sövüyorlar... işte her şafak böyle ceketim gibi üşüyorum esma yoksul evlerin duvarları gibi dökülüyorum kendi harcıma faili meçhul bir yaşamı bana ödünç bırakıp gittin bundan böyle sesimi ayalarıma düşen karlar adımı ardıma düşen namlular silsin... Mert Metin |
bakalım şair kendi yüreğiyle beraber,
bizim yüreklerimizi de dağlamaya daha ne kadar devam edecek:(
her şeye rağmen huzurlu bayramlar dilerim, sevgiyle...