4
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
3465
Okunma
I.
intiharım kadar fikrimdesin bileklerimin sızısı
gecelerimin çatal ağızlı yılan dişli göz ışıması
edalı kız hüznü hep yapış ıslak / hep bacak arası
gülüşü görkemin delirmiş deliren deli dağ yankısı
ben ki sesine yangın sefil sefaletlerin soytarısı
ben ki yüzüne vurgun sarayların delibaş serserisi
şimdi ben ne yapsam da kaçırsam
hem aklımı
hem de seni…
çünkü
seni ben iskandinav ülkelerinin beyaz gecelerinden çalıp
bir gizli tapınağın koynunda saklamışım
seni ben kimselerin bilmediği şarkılara yazıp
tartaklanmış coğrafyama alıp
o ceketsiz sürgünlerime yazmışım…
beni gözlerinden sürme
erken ihtilal olur yüreğim sokaklara
ki zamansız çok vuruldum
günlerim av mevsimine döndü
iz sürdüler / her yol adımlarıma
işte bu yüzden (haritasız ve sığınaksız) kaldı adım
gün oldu kendime göçebe / kapılarıma misafir yaşadım
ırmaklara dolandım koyaklara sarıldım / yağmalandım
ama olmadı / ne sensiz ne de seninle durulamadım
ben beni bile kendimden / nedendir bilmem
bir kez olsun hiç mi hiç saklayamadım / sakınamadım…
çok önceleriydi
gecelerin sabahlara küstüğü bir iklimdi.
herkesin parkasında bir is / gözlerinde bir sis vardı
hepsi şafaklara akan ılık ve nazlı sevdalardı
en fazla geceleri çoğalırdı şarkımız
parçalanmış bakışlarımızı toplardık birbirimizden
pasaportumuz ve kimlik bilgilerimiz silinmişti
laf aramızda bizi zaten muhtarlar oldum bittim hiç sevmemişti
işte yoktu yalnızlığın kaşeli / onaylı / resmi kayıtlı bir adresi…
biz akşamlara ateş yakan omuz tutan halaylardık
biz fermancıların kaleminden damlayan kandan yazılardık
bizdik seherlere fer yürekleri işleyip / ekmek diye sunan
bizdik geceleri / ay ışığını nazlımız diye koklayıp ardımız sıra kovalayan
yalnız sanmayın bir şairin tufanı gelip kırdı dallarımızı / dizelerimizi
hala saklarlar bizi / köprülerin en usta / şarap çanağından da sarhoş serserileri…
gözlerin boynuma camdan darağacı
gidersen
her yer
çatlayacak
git
her sözüm kırılsın / dökülsün
siyah bir kan tükürsün toprak…
varsın aksın nehirler türkülerin sesine / varsın aksın
ellerinin çizgisine gözlerim düşmüş yumma parmaklarını
o parmaklarınki demirden sürgü müebbedim olur
peki benim infazım şimdi / hangi kentin bulvarında ve hangi duvarda asılı durur…
edalı kızın göğüs uçlarını yine kendi çığlıkları ısırır
edalı kız tenhada vurulan bir ceylanın gözyaşlarıdır
ayak bileklerinden tanır o’nu dar patikalar
ve edalı kız her umarsız kadının titreyen kasıklarında
en açık ve en çıplak / jilet kesiği / neşter ışıltısı bir yaradır…
işte o yara ki
dağlarımın ve sözlerimin
kayalıklarına çarpan
göğsümün uçurumlarıdır...
varsın aksın nehirler türkülerin sesine / varsın aksın
martılar bulsun beni / cesedim kıyıya vursun / dalgalar parçalasın…
şimdi bütün kayıpların ve kayboluşların serüvenlerini
peronlardan yükselen uğultulara bırakmışım
ve dünden kalan ne varsa avuçlarımda
onları da alnımın yazgısından söküp
yerlere süpürge olsun diye caddelere salmışım…
varsın aksın nehirler türkülerin sesine / varsın aksın
herkes giderken bu istasyondan
bir sen sesimde kalacaksın
bir sen sesimi
ezgilerinle duyacaksın
ben susacağım
ıslanacaksın…
II.
uzun bir serüvendir ömür
dur durakların birbirinden haberi olmadığı
sessizliğin gürültülerle seviştiği
sevinçlerin ellerimizden asi kaçak yaşadığı
işte bu demlerde
edalı kız en fazla geceleri susar
ben yürürüm
tenhalığım gelir kollarıma konar
ben edalı kızı yokuşlara sorarım
o da yetmez koyaklara koşarım
gölgemde puştların o hesaplı sinsilikleri
lakin edalı kızı dil etmem / dillendirmem
gider kendi kıyametime saklarım…
varsın aksın nehirler türkülerin sesine / varsın aksın
herkes giderken bu istasyondan
bir sen sesimde kalacaksın…
şimdi vakit dayamıştır namlusunu adımlarıma
ey vedaların en arsızı ve en cilvelisi / haydi çık gel koynuma
yine gözlerin boynuma camdan darağacı
peronlar desen / yerler desen
her yer / her yer desen
cam kırıkları...
dur / ne olur çıplak düşlerinle bakma yüzüme
kanarsın
artık beni arıyor olsan da
bu istasyonda bulamazsın...
benden sana bir hikaye kalır mı / bilmem ama
mert metin başka bir ülkenin
artık dönüşü olmayan
hayal sularında...
III.
hayal sularında üç gecede üç masal çaldı sirenler
sarhoş tayfalara sordum seni / ayık meyhanelere sızdım
cebimde resmin olmasa kendimi ihbar sayacaktım
o hicranı bilinmez silahı saklı yeminlerde
hep servi duruşlu mezar kuşlarıyla ötüşüp kaldım
ve günler hep sensizliğe yaslandı
geçtiğim kentler sanki bir baldırandı
edalı kız mintanımda
eşkıya baskınlarıyla sızan bir duman
ve gazele duran bir tan sofrasıydı…
kaç yel serildim serçe saka sabahlara
eşkalime yasa tutan telsizlere eşlendim
hudut boylarına döşenen mayınlarda
uzak denizlere yol alan bir seferdim…
akasyalar açardı o güleç yüzlerde
nereye ekilse orada biçilen ömürlerdi
sararan güz bile o gözlerde
yeşile durmuş vadilere dönerdi…
şimdi varsın diyorum / varsın
aksın türküler nehirlerin sesine
gül’e değmez ise ellerim
bil ki yoluma çıkar paslı bir kelepçe…
IV
silinen hiçbir şey yoktu yaşamda
yitip giden hiçbir acı
kalıcı hasretler içindi nefesimiz
ve gülüşler seviler kadar dardı
şimdi sen sen ol al bu iki zamanı
bahara duran bir poyraz say
ve mekan tutmaz serüvenlerde
bir sürgün şarkısıdır artık aşklar…
Mert Metin..
5.0
100% (7)