Siz bayım Ne zaman bıraktınız bu sızıyı sol yanıma, Ne zaman hapsettiniz beni? Bu izbe ve soğuk zindanlara
Trajikomik bir şehir efsanesinden değilmiş Aşkın baharı kıskandırıp, bülbülü konuşturduğu Ah bayım, Ne zaman düşseniz yâdıma Güller ağlar, bülbül ağlar Talan olur bütün lalezarlar
Hayat ve kısmet İçi asırlardır doldurulamamış Toplamları kadere tekâmül eden İki yarım kelime Ve siz ve ben bayım Boşa uğraşmışız Aşk bizim ne haddimize
İstanbul’un varoş semtlerinde Çöpten topladıkları ile Evcilik oynayan çocuklar kadar bile Mutlu olmayı beceremedik biz Biz bayım Beceremedik mutlu olmayı
Boyası solmuş salon duvarındaki Halı ve kehribar kokulu tesbih kadar bile uyumlu değiliz İğreti duruyoruz tüm fotoğraflarda Biz bayım, sırıtıyorduk Beyaz bulüze damlamış bir leke gibi
Size söz Bayım Gönlüme karlar yağdırdınız ya Ömrümün baharında, Artık tövbe sevdaya Değil gönlümün kıyısından Aklımın ucundan geçse Yakarım bu bedeni Değmesin diye kimsenin gönlü gönlüme...
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Söz Bayım şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
Söz Bayım şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Yaslamış tüm umutlarını bir pencere arası sohbete Ufka dalmış, bakmaktan usanmamış Eski liman yalnızlığı Hüzzam ve soğuk tren vagonları Yani haliniz Keskin esen rüzgara gül verişiniz Ve her hali bir çiçeğe benzetişiniz Her halden bir haber bekleyişiniz. Aşk değil bu sizdeki Ah hanımefendi! Nedir bu? Bu Şehr-i perişan haliniz?
Susmayı tövbe zanneden bir meczubun Ellerini yukarıya kaldırışı değil Değil içinde akan ırmağın yatağını değiştirmesi Bir çağ yangını bir ihtilal hevesi Üstüne düşen bir sonbahar esintisi Toprağın güneşe nazır tarafı Bülbülün güle olan zaafı Aşk değil bu sizdeki Ah hanımefendi! Nedir bu? Bu Maktul-ü Mecnun Leyla haliniz?
Siz hanımefendi, evet siz! Ve bir de camların buğusuna sakladığınız gözleriniz
Boyası solmuş salon duvarındaki Halı ve kehribar kokulu tesbih kadar bile uyumlu değiliz İğreti duruyoruz tüm fotoğraflarda Biz bayım, sırıtıyorduk Beyaz büzüle damlamış bir leke gibi
Size söz Bayım Gönlüme karlar yağdırdınız ya Ömrümün baharında, Artık tövbe sevdaya Değil gönlümün kıyısından Aklımın ucundan geçse Yakarım bu bedeni Değmesin diye kimsenin gönlü gönlüme...
Mükemmeldi şiir üstadım severek okudum Yüreğine kalemine sağlık Yürek sesin hiç susmasın __________________________Saygılar selamlar
Bir mecnun şair, yolunu şaşırtmış şiirin bu gün...
İlginç bir şiir... Değişik bir şiir... Karışık bir şiir...
Sevgiliye bayım diye seslenmek... Ya da, sevgili olmaya layık olmayana... Ne kadar aşağılayıcı bir durum bu... hak edene, hak ettiği, hiç bu kadar etkili verilmemişti... Bravo şaire doğrusu... Var bu şairde bir problem zaten... Günün tarihinden belli...
''Hayat ve kısmet İçi asırlardır doldurulamamış Toplamları kadere tekâmül eden İki yarım kelime Ve siz ve ben bayım Boşa uğraşmışız Aşk bizim ne haddimize''
Kaderin tarifi de bir başka güzel yapılmış. Kader=Hayat+Kısmet
Şair değil, matematik uzmanı mübarek... Yanlış mı? Değil tabi ki... Kıskançlığımızdan, hınzırlığımızdan karalamalarımız...
Siz ve ben bayım, boşuna uğraşmışız...
Evet!... Siz ve ben... Buradan belli oluyor zaten sevdayı yarı yolda bırakan neden. Siz ve ben... Siz yani bayım... Pardon!...Adınız neydi?
'' Size söz Bayım Gönlüme karlar yağdırdınız ya Ömrümün baharında, Artık tövbe sevdaya Değil gönlümün kıyısından Aklımın ucundan geçse Yakarım bu bedeni Değmesin diye kimsenin gönlü gönlüme... ''
Şiirin sonu geldi ya, işin ciddiyetinin farkına varmış şair... Ve hayatın realitesini resmetmiş... Ama, yine de o yabancı bay baş rolde... Kurtulamadık gitti adamdan...
Selamlar.