//Kaal ve Haal//
...
Demli bir yalnızlık şimdi yaşamak, gidecek başka ömürde yok, çıkacaksın mecburi istikamet seçtiğin basamak, kaynayan suyun buz tutması mı imtihan, yada donmuş kum saatın da zaman. Ipıssız örenlerden geçerken ürkütücü çıldırtan sessizlik. Soğuk yüreklere çarpıp fırlatılıyor köşeye kimsesizlik. Bad-ı sabadan geçti gönlüm,yandı ses etmedi edebinden, Davacıda davalıda nefsim,kimseye sualim yok sebebimden. Katmerli bir hissizlik bizimkisi,nev-i şahsına münhasır, Oturduğu taş yapı,ne minder,ne kuştüyü,nede hasır. Kal-ü beladan beri söz vermişiz Elestü bi Rabbüküm, Verilmiş hakkımızda karar,çizilmiş değişmeyecek hüküm. Hak bir,Muhammed Mustafa sallahü aleyhi vesellim, Taatlarımız özürlü,imanımız yarım,sadece şefatta tesellim. Serden geçer hallarine yanayım eyy askeri nizam, İp çeksen bozulurda,zerre sapmaz senin hizan. Hep böyle kal,na mütenahi hallerine vurulduğum, Sen ayakta eşiklikte beklerken,ben tahtına kurulduğum. Biri can vermiş,biri mal vermiş,her biri bir diyette, Cehline laf düşüremediğim cehalet abidesi hep şikayette. Dün,bugün yarın diye bir mefhum kalmadığında ebediyette, Nar-ı cehennemde lazımdır,o demde,kevser-i havuzda,Cennet’’te. yunus ça./ |