Enkaz
darmadağınık soframa buyur ettim seni
ürkek ve tedirgindim sen geleceği sorgulayan gözlerinle seyrettin bir hatıranın arta kalan enkazını oysa şaha kalkmış atların dolu dizgin gidişini mor dumanlardan geçişini yapraklara değişini göremedin en narin yalnızlıkların kıyısında pembe yeşil alevler ürperirdi öylesine dolu öylesine manalı çizgilerdi ki onlar kucağında kanatlanır tatlı bir his olurdum geceler suskun bahçelerini hazırlar karanlığın içinde tanış şekiller arardı aşk celseleri sabaha kalmayan kokular ve ışığa kavuşan ağrılar içinde bir hayali gerçek kılan düşebilme yeteneği düşe cevabın bir bataklık dokusu gittikçe kısalıyordu içe çekilen cümle şimdi çerçeveleri kırık bir resimde gülümsüyor dağılan zamanların onuru darmadağınık soframa buyur ettim seni ürkek ve tedirgindim sen geleceği sorgulayan gözlerinle seyrettin bir hatıranın arta kalan enkazını. |