gidiş-dönüşDeler göğsümü serseri ruhum Köprü altı çocuğu özlemlerim tutuşur Ben yine sigara yakarım kaldırımlarda oturup Yolcular bakar Otomobiller durur Nabzım yüz bilmem kaç Cami avlularında yıkarım ellerimi Göz ucuyla süzer kılığımı Abdeste duran cemaat Sonra bir simidi paylaşırız kediyle Teşekkür eder sırnaşarak Ve derim ki yüksek sesle ‘’uzaktan seviyorum sizi, sırnaşma’’ ‘’ Haydi git anladım Yabancı dilin Türkçe ‘’ Gözlerim bir kuşun kanadını okşar imrenerek Parmaklarım banklara kazınmış aşkların üstünden geçer Kavak yelleri başımın … Çöpçüler kaşlarını kaldırır selamıma hayretle Cebime doldururken çekirdek kabuklarını İnsanlar geçer telaşlı Ben öyle durgun Öyle vakur Uzanırım düşlerimin koynuna caddeler boyu Geçmişimle buluşturan adımlarım hızlanır Mektepli haylaz çocuk şarkı söyler otobüs duraklarında Bağıra çağıra Parklardaki salıncaklardan kovulur yılmaz Zabıtalarla köşe kapmaca oynar Derken Yanar sokak lambası Dökülür gölgesinden sıyrılıp an Ben öyle yorgun Öyle kasvetli Dönüş vakti… |
Siyah sayfanın gizemli atmosferinde, göklere dağılmış parlak yıldızlar misali gezinen kelimeler, bir mahzun hayat kesidini tarifledi duygularıma. Yorgun bir yalnızlık, hatıraların yarı solgun sokak lambaları loşluğundan ağır aksak akıp gidişini okudum... Ve, gün doğumu ile hayatın gerçeğine dönüş... Dönüş ama, yorgun geceden kalan ve dudaklarımızın bir köşesine takılı kalan mahcup bir tebessümle...Güzel şiirdi... Sizi takip etmemiz gerek...