davet
Kentleşmiş, kanlı ses çağırır
intihar düşüncesini… Ay ışığından bir köprüde çalınmış aklım, mezara girmeden önce akıllanmak ister insan sonsuz arayış bu yüzden… Bu kadar çok savaşlar olmasının nedeni akıllıların gerizekalılardan sayıca fazla olması. Durum tersine döndüğünde kalıcı barış sağlanır. Karşımda oturuyor kadın. Gözlerindeyim şimdi... Derken büyülü bir şey oluyor ve kendimi gerçekten kadının gözlerinde buluyorum. Kirpiklerinde durmuş büyülü renge bakıyorum, fakat göz kırpınca ayağım kayıyor ağzının kenarına düşüyorum. Kırmızı dudak kiraz tadı ancak birden diliyle içine alıyor beni dişler gerisi dil üzeri tutuyor Birkaç çürük sayıyorum ve ayağıma takılan diş taşlarını… Daha sonra ıslak boğazdan aşağı iniyorum kalbi geçip bereketli memede susuzluk gideriyorum biraz daha aşağı iniyorum sonra işte oradayım karanlık dar kanal içinde ellerim esnek duvarları tutuyor yürüyorum havasız mağarada kaygan zeminde yirmi santim kadar düşe kalka ilerliyorum sonunda buluyorum girişi/çıkışı ve taç yapraklar arkası beyaz bir yelken görüyorum. Tam çıkacak oluyorum ayağım kayıyor elim tavandaki hassas düğmeyi tutuyor ve sıkıyorum avucumda düşmemek için. İşte o an hiddetle kasılıyor duvarlar beni yine içeri doğru birkaç santim sürüklüyorlar. Güç bela sürünerek ilerliyor bu kez düğmeye dokunmadan sık çalılar kenarından sıyrılıp çıkıyorum dışarı. Kadın başka bir yöne bakıyor… Geçip yerime oturuyor içkimi içiyorum… |