DUT AĞACI
küçüktüm
dizlerimde düşmelerin izleri yaralarım kabuk bağlı bu kabukları koparan helikopter böcekleri ellerim dut en çılgın yaz meyvesi anneler gererken çarşafları ağaçların altlarına çarşafların yarısına dut düşer yarısına çocuklar güleç yüzlerimizle yayılırız ikindi sofralarında dudaklarımız ve tırnak diplerimiz mor plastik toplarımızı kaçırdığımız yüksek duvarlı bahçelerin önlerinde dilimizde efsaneleri mahallenin top yutan dev cadısı bu bahçeye kahraman olarak girmek hayalim ceplerimde bozuk paralar mahalle bakkalını turlarım bildik markalar mucize tatlar satar sarı bakkal ayakkabılarım yırtılmış anne! babam yine gelmez mi evimize? bu saçlarımdaki kurdele elimdeki yoğurtlu ekmek cebimdeki yalnızlık sahi babam nerede anne? kimin hesabı ödediğim hapishane önünde ve bir gün açıldı bütün kapıları evimizin ve pencereler ardına dek muştu kuşları kondu pervazlara babam geldi! babam geldi! babam geldi! kalabalık yığınlar içinde öyle kalabalıktı ki babam seçemedim ne kadarı "o" diye kalın yorganımın altına sinmişken gövdem gelen adamı tanıyamadım ellerim ve dudaklarım mor dut ağacımız nerede anne? ayakkabılarım yırtık saçlarımda kurdele yok artık ve ben ne zaman bir kalabalık görsem dehlizlerde gizlenir gölgem foto: Ö. E. Yücebaş |
dehlizlerde gizlenir gölgem
güzel şiir...
Kapak Fotosu harika seçilmiş, bir Mardin havası sezdim bilmek ki...