HOUSECAFEDE BİR KAHVALTININ DÜŞÜNDÜRDÜKLERİ
işte küçük bir kafe
belki de bir house cafe belki de antalyada muratpaşada bir deniz kenarında belki de evcilmene daha da yakın açar kapılarını erkenden kuş ötümü sabahları çinko kaplı müşteri oturgaçları ve masaları her yönden yakalar sabah ışıklarını ve saçılır etrafa bin bir renkli ışık halkaları istediğiniz koyu kahve hemen getirilip konur önünüze üstünde henüz sönmemiş gök kuşagı köpükleri yanında da rastgele bir kaç küçük parça paket şekerler bir parça tereyagı ve kesilimiş kızartılmış ekmek dilimleri hala sımsıcak tereyagı ekmege sürülecek kıvam ve yumuşaklıkta kahve de hala sıcak ve istediğin tadında ekmek kızartılmış mümkün en açık renginde gevrek fakat tam kuru degil özenle bölersin küçük parçalara ve atarsın agzına yersin yavaş yavaş doyasıya doydugunu hissedersin bunları atıştırdıgın da işte buradasınız bu sabah da sanki bir alışkanlık bu belki de seversiniz özeninden dolayı yersiniz önünüze konulanları verdiğiniz siparişleri ziyan etmezsiniz hiç birini ama hiç aklınıza geldi mi yaşam kuralıdır bu gayet basit bir gün siz de sırası geldiğinde yenmek için konulursunuz başkalarının önüne yenilip tütetilirsiniz hiç bir parçanız kalmayasıyadek dünya pek yamandır pek hiç bir zaman tam kralı olamadınız ışıksız ve karanlık krallıgınızın tıpkı hayat arkadaşınızın hiç bir zaman kraliçesi olmadıgı gibi ve o gün gelir hapishane diye bahşettiğiniz sıkıldıgınız bu dünya şeffaf bir cama dönüşür gözleriniz daha iyi görür en uzaktaki ufukları açıldıkca açılır ve hissedersiniz etrafınızdaki hava parçacıklarının ayrıldıgını ve açıldıgını bir perde gibi içinden geçmenizi kolaylaştırır gibi bilmediğiniz belki de özlediğiniz bir yerlere dogru...... |