*ZİMEM
Mahallede bir bakkal vardı namıyla Acem,
Birkaç zenginden biri ise eşraftan Adem. Virane toprak damda oturuyordu Şebnem, Gözlerde kalmamış fer alnında biraz perçem. Eve bakacak mecbur, Şebnem etmezdi sitem. Başka çaresi yok ki; gidip çalışmak elzem. Yoksa durup sorar mı gözyaşını elâlem? Kaldı mı çalışmadan harçlığı veren sersem? Akşama ırgatlıktan dönerken eve özlem, “Erzak lâzım mı kızım?” diye seslenir Acem. Bilirdi yok evinde aş fakirin bir dirhem, Arkadan defterine gizlice yazar zimem. Hasat olunca ekin, çözüm bulurdu denklem, Adem uğrar dükkan’a, sorardı: nedir mahrem? Bakkal derdi: çok fazla değil var üç beş kalem. Zengin öder bilmeden, buydu o devir yöntem. Şimdi her şey ortada, var mıdır şöyle sistem? Gösterişle yaparlar modadır zaten görkem. Fakir ile zengini bilmezdik eski dönem, Bu zamanda insanda kalmadı böyle erdem. Zimem (ç:zimemat): -Eski dilde- borç (ç:borçlar) |
Gülümseten ama düşündüren bir eser
Selamlar gönderiyorum