arasta
silkeledim kendimi
döksem dedim şöyle birerelleş kelimeleri kağıt üstüne elbet kızartmıştır dalda narı kızartan bende zârı bıldır sene çok yemiş demek kışın ayazı demek ışıksız kalmış kar karanlıkta kabuk bağlamış demek kurşun yarası deydaha kalemin ucunda duruyor kekik kurusu vay bana durdum ak kefenin önünde durur gibi günlerce yekindim bi yol öptüm soğuk alnından o ince boynunu bi daha büktü dedim kör bi pınar başı kaldım maralsiz sapa yel dolanır gayrı dilimde çatal eşkiya m’olsam da bağlasam kirmenime helke helke mavileri yeşilleri alsam ovadan gel mavilim gel karalım körelmesin kıraçta kalemim benim daha donanmadı bekdiğin yolunda günebakan allanmadı ferik ferik gelincinik banmadı kızıldan karaya har dökmedi yanağına şark çıbanı ay daha temmuz gelecek ağustosta köpürecek zırzır böcekleri trenler çizecek tarla hudutlarını duman duman aş olmadan boy verecek bozkırda taze saban elenecek elleri taze gelinin de ki ben yazmadım aldanmaz mı çobanaldatan pusmaz mı koca kafasını funda köküne her sabah ağır ağır aralayıp kilitsiz kapımı otururum dirhem dirhem ak kağıdın başına bilirim en güzel sözü döven en mahir şairdir bu yazın arastasında |