FİL MİSİNİZ MÜBÂREK!Alaca dile gelse neler anlatır neler, Gazi ve Osman Çavuş, ta altmışlı seneler. Pehlivan, iri yarı, efsanevi erlerdi, İkisi oturdu mu, bir danayı yerlerdi! Bileklerini bükmek, yürek isterdi yürek! Dozer operatörü. Meslekleri müşterek. Şıhlar cami yanında, pazar yerinde, yazın; Hakkından gelmişlerdi tam bir küfe kirazın! Çalışmaya gelince, bilmezler yorulmayı, En büyük zûl sayarlar koltuğa kurulmayı. Operatör istemiş Sungurlu kaymakamı, Hemencik yollamışlar bu iki genç adamı. Gece gündüz çalışıp sanki cenge girmişler, İki haftalık işi beş günde bitirmişler. Kaymakam, takdir etmiş, “Bu ne azim, ne gayret; Çalışmayı aşk bilen insan da varmış, hayret!” “Kaymakamım” demişler, “Bize izin verseniz, Alaca’ya dönelim müsâde ederseniz!” Kaymakam, “tamam” demiş, gençleri zorlamadan, “Misafiri bırakmam, yemek ısmarlamadan! Yemekten sonra bizzat cipimle götürürüm, Hem de mevkidaşımı bu sebeple görürüm!” Kaymakam, biraz para koyarak çantasına, Yiğitleri götürmüş Çarşı Lokantası’na… Gazi Çavuş, gizlice kalkıp garsonu görmüş. Mutfakta personele pek çok talimat vermiş: Demiş: “Fırsat eldeyken yiyelim doya doya, Bir porsiyon bitmeden ikincisini daya! Sakın ha soru sorma bize yemek boyunca, Elim başıma gider, benim karnım doyunca!” Kaymakam, tek seferde doymuş da talihe bak, Bizimkiler bitirmiş en az on beşer tabak! Nihayet Gazi Çavuş, eli koymuş başına, Kaymakam çoktan düşmüş hesabın telaşına! Kendi kendine demiş: “ Bu ne iştir arkadaş; Üç kişilik yemekle suyunu çekti maaş!” Yemek faslından sonra yola çıkmışlar hemen, Kaymakamın aklına gelmiş cipte bir dümen! Asfalt yokmuş o zaman, tamamı toprak yolmuş. Ekmekçi’de bir çeşme, suyu da gayet bolmuş. Kaymakam: “Şu çeşmede mola verelim.” Demiş; Hemen inmişler cipten, gençler ayvayı yemiş! Kaymakam, ilk fırsatta hızlandırmış aracı, Çavuşları koşturup, ders vermekmiş amacı. Otuz, kırk metre sürüp, ardından duruyormuş. Koşanlar yetişince araba yürüyormuş… Toz içinde kalmışlar, ter ile karışarak, Kıcıllı’ya gelmişler cip ile yarışarak! Kaymakam, daha fazla uzatmamış oyunu, Köye gelmeden durmuş, çıkarmamış suyunu! Çavuşlar, yorgunluktan cenazeye dönmüşler. Endişeli haletle arabaya binmişler. Demişler: “Kaymakamım, suçumuz ne acaba? Ödülümüz bu muydu; gösterdik bunca çaba!” Bir müddet düşünmüş ve şöyle demiş kaymakam: “Çabanıza sözüm yok, çalışkansınız, tamam! Hesap yaktı içimi, hâlâ sızlar bu yürek; Böyle yemek yenir mi; fil misiniz mübarek!” Sungurlu Kaymakamı baltayı vurmuş taşa, Ders vermenin sırası gelmiş Gazi Çavuş’a: “Bugün yanan içiniz, serinlemişti dün de; İki haftalık yolu bitirdik ya beş günde!” Halil GÜLŞEN |