ÖLÜM KAPANIRKEN AY TEPEMDEN GÜLÜMSER Mİ
gönül gözünde kalan güzel bir güne hasret
özlem duydukça yürek nasıl etmez ki nefret, şu ömür kervanından çağıran ey ! sonsuzluk hangi vakit dinecek içimde ki susuzluk. sahipsiz bir adamım, hüzün sarmış ruhumu unutuyorum Tanrım bir insan olduğumu, ezanların yükselen sesiyle uyanırım geceyle bir çırpınır ruhum ile oynarım. hayat nasıl yutacak içimde ki öfkeyi ben unutmuş giderken bir tebessüm etmeyi, dalga, dalga devrilir bu zaman üzerime temiz uyku hangi gün, düşer alın terime. Aşk’a susamış yiğit, ay parçası güzele varıp talib olmuşsa neden düşer gazele, bu alemin hazzını öfke ile kusturan kötü kader değil mi hançer vurup susturan. ölüm kapanırken Ay, tepemden gülümser mi biten ömrün ardından gül kokusu eser mi, herşeyimle düştüğüm bu çaresiz dünyadan beni geri koyma Rab, cennet denen rüyadan. ötesinde gizlenmiş, hayal edilen alem ispatını bulur mu o ulu günde çilem, acısını toplamış insana müjde verir nefsin yokuşlarında inen kalpler sevinir. gökte dağılmış bulut, toprak sırtında ki taş büyük bir çığlık gibi ruhumu saran telaş, yaşamın kıyısında bekleyen o büyücü neye inse ölümün hiç kırılmıyor gücü. AĞLAYAN NİSAN |