2
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
1628
Okunma

gönül gözünde kalan güzel bir güne hasret
özlem duydukça yürek nasıl etmez ki nefret,
şu ömür kervanından çağıran ey ! sonsuzluk
hangi vakit dinecek içimde ki susuzluk.
sahipsiz bir adamım, hüzün sarmış ruhumu
unutuyorum Tanrım bir insan olduğumu,
ezanların yükselen sesiyle uyanırım
geceyle bir çırpınır ruhum ile oynarım.
hayat nasıl yutacak içimde ki öfkeyi
ben unutmuş giderken bir tebessüm etmeyi,
dalga, dalga devrilir bu zaman üzerime
temiz uyku hangi gün, düşer alın terime.
Aşk’a susamış yiğit, ay parçası güzele
varıp talib olmuşsa neden düşer gazele,
bu alemin hazzını öfke ile kusturan
kötü kader değil mi hançer vurup susturan.
ölüm kapanırken Ay, tepemden gülümser mi
biten ömrün ardından gül kokusu eser mi,
herşeyimle düştüğüm bu çaresiz dünyadan
beni geri koyma Rab, cennet denen rüyadan.
ötesinde gizlenmiş, hayal edilen alem
ispatını bulur mu o ulu günde çilem,
acısını toplamış insana müjde verir
nefsin yokuşlarında inen kalpler sevinir.
gökte dağılmış bulut, toprak sırtında ki taş
büyük bir çığlık gibi ruhumu saran telaş,
yaşamın kıyısında bekleyen o büyücü
neye inse ölümün hiç kırılmıyor gücü.
AĞLAYAN NİSAN
5.0
100% (2)