Üç Bulut Getirdiğim GeceÜç Bulut Getirdiğim Gece I. bulutlanmıştı göğ sislenmiş ya da amatör bir tanrı tarafından karalanmış bütün bildiğim bu değildi elbet bütün bildiğim bu olmadı hiç bu yüzdendi yapışıp kaldığım bu kara ağ içimden teker teker götürülen tabutlar ve karmaşa tabutlar ve karmaşa kuyuma bırakıldı yine. ne olsun bacağın diğer bacaksız önemi iki midir üç müdür atlanılan tek bir günde neresine yazıtlandı kumaşın pisliği. kamaştığım bir sevdadan bana kalan şavkı da yeterdi acı yerine. avcum silâhsız ama onurlu ülke! hiç suçum yoktu uzanırken dağlara tavşanların günlüğünde bir cümle de bana söylensindi hepsi bir anne saflığında kaymış gecelerden uçarak gelen çocuklara şekerlenmişse öğütlü akşamlar güneşin fısıldayışı istenirdi… tutunarak tutularak unutularak belki kızgın sulardan alacağımı aldım lemoi! sarışınlığını sevdiğim tek yüz yüzüm kavgalı ama onurlu ülke! II. varsın bana da ölümün rahminden kaçan ıslığımdır, kuşkusuz sevgim. martıların kanadına çarpıp geri gelmeyen habersiz bir uykudur savaş sırasında. kapanmaz gözlerimde gözlerinden damlayan kuduzlukla! nereyi kabuk görsem hayatıma ilhak! sonsuzlukla… âh neden zor söylenecek bu şiir. at arabaları, evet, onlar hangi günü alıp götürürler hangi günü alıp geldiler neydi onları duraksız yapan uğraş mı, uğrak mı, uğr mu ıhlamur kokulu yolların şakaklarında… imgem yoktur, ilgem vardır mı diyeceğim onlara süt mü getirin, ud mu yoksa bu tasa konan keder de soğuk mu ne desem de bitse bu içimdeki tastamamlasa anlaşılmazlığımı kara lânetimi, sevdâmı kavgamı bir sabır taşı da ben olsam… iyi yürekler için. kimler ki bıraktılar kendilerini hak etmeyen sulara düştüler, çarpıştılar kanadılar bir damlası bile görünmeden öldürdüler kendilerini -onlara- anubis’sem, -ki öyleyim iyi mi iyi ki farkını düşünür ve güzel günleri haber vermek isterim dilerim hiç olmazsa bu zaman çakmağını yüzlerine sıcacık bir liman da ben koyarım barok döneminden bir tanrıyla gülümseme bırakırım iplerinin uçlarına. III. tersinden yağan bir yağmur tüm kadınlığı ve erkekliği bir araya getiren musluktan medet ummam bazen isterim ki gözyaşısız olsun yeter ki çirkin su için yarışmam yemem hakkını …’de- açlıktan ölmeyi göze alan bir çocuğun yeter ki şişsin balonu yüzsün kâğıttan sevinci gemisi neyi varsa, ne istiyorsa o olsun çocuklar kara tükürüğü olmayan tanrının masum piçleri! çocukluğum gibi çarşaf kokuları arasında duvar dibine kadar sinmiş acılarla boş insan kovanlarıyla dolu olmasın! nedir geceleri deliliğimi daha da ortaya çıkartan ya da onların deliliğini topyekûn sessizlik şenliği mi ya da topyekûn gürültü mü içimizdeki. nasılsa kusma eylemi eylemsizliğe kalmaya denk umarsız son şekillerde bulutların yamacına sığınarak geri istiyorum tanışmadığım mutluluğu! Payanda |
sağolunuz efendim
gökyüzününün sonsuz olduğunu bana öğrettiniz
öğrendim
yeryüzünün sonsuz olduğunu öğrettiniz
öğrendim
hayatın sonsuz olduğunu öğrettiniz
öğrendim
zamanın boyutlarının sonsuzluğunu
ve havanın bazen kuşa döndüğünü öğrettiniz
öğrendim efendim
ama sonsuz olmayan şeyleri öğretmediniz
efendim
baskının zulmun kıyımın açlığın
bir yerlere kıstırılıp kalmanın susturulmanın
aşk mutluluğunun ve eski hesapların
aritmetiğin bile
bunları bulmayı bana bıraktınız
size teşekkür ederim...
Turgut Uyar /Sonsuz ve Öbürü