kadınlar ve atlar
Kadınlardan sonra
atları sevdim at yarışlarını çünkü işsizdim ve günlük harçlığımı çalmadan çıkarmanın yolu yarışlardı. Banka soymaktan farksızdı daha iyisi yasaldı. Çok kısa süre içinde risk alıp iyi para kaldırıyordum. Şanslıysam parayla sıvışırdım şanssızsam kaybederdim ve kaybetmek yakalanmaktı. Küçük kazançları gözüme kestirdim. İkili bahisler özellikle. Bir süre sonra sadece aynı insanların geldiklerini farkettim. Hep aynı yüzler genç ve yaşlı tipler genellikle kaybedenler hergün oradaydılar. Ben işsizdim, ya onlar? Ne işleri vardı burada? İmkansıza bağımlı sürekli kaybeden tiplerden koşu arasında siyaset koşudan sonra genelde küfür duyardınız. Bazen yanıma biri gelip tüyo isterdi “Ben sadece sayılara oynarım, anlamam.” Diyordum. Yalandı. Çok iyi anlıyordum. Günlük yevmiyem bile belliydi. Tanrı veriyordu yevmiyemi. Başka türlü aynı ölçüde kazanmamı açıklayamam. Babam gibiydi, çok vermiyordu, sadece günü çıkaracak kadar, sigara ve içki parası akşam hafif bir yemek ancak kira parası değil yada bir otomobil alacak kadar almayı hiç düşünmedim zaten. Belki otomobil alacak kadar paraya hiç sahip olmadığım için. Atlar koşuyordu ve ben oradaydım Kadınlardan sonra atları sevdim o aksi kasiyerleri bir koşu başlarken sanki gidecek daha iyi yeri varmış gibi sabırsızlanan tipleri bile sevdim. Nadiren bir kadın yolunu şaşırır içeri girerdi bütün kafalar ekrandan kadına döner baştan aşağı kadını süzer atlar son düzlüğe çıkınca tekrar ekrana bakarlardı ve yarış bittiğinde kadın çoktan gitmiş olurdu. At kırmızıydı oradaki gözlerde bülteni çalışmaktan eskitmiş adamlar ağzında bahis kupon çiğneyen tipler çoğu berduş üç kuruş için birini boğazlamaya hazır ancak orada aynı kafeste uyumlu davranırlardı ve sidik kokardı içerisi birgün son koşu sırasında kalbi tekleyen yaşlı adam hastaneye kaldırıldı ve aynı adam ertesi gün sağlıklı görünerek içeri girince sorduğu ilk soru dün son koşuyu kim kazandı oldu. Kadınlardan sonra atları sevdim tek fark kazandığımdan daha çok kaybettim kadınları… |