Şubat'ı beş geçeve bu gece yakmalıyım belki de.. … (romayı) -yakarım bilirsin- (!) // kaldırmadı aylardır yemenisini utangaç güneş surat asan zemherinin koynundayım sol yanıma karanlık raylar döşedi uzaklar gidiş hep kendime dönüşü olmayan soğuk iklimlerde üşüyorum! çengiler geçiyordu ruhumun patikasında orta sayfa magazin haberleri gibi flaş patlıyor beynimde düşünceler şah damarıma sıçrıyor çekirge gibi bir uçuyor ülkemin satılmış dağlarına bir konuyor çukur ovasında ki kekik kokulu yaylasına bir tarafım anarşik bir tarafım faşist bir tarafı elinde kalmış son hasadını ateşe vermiş köylü gibi sosyalist belki de; kırılma noktasında konuşlanmıştı kılıç kalkan oyunu hayat bir oyunsa, ben çöp bacaklı "pinokyo" yamalı pijamasını çıkarmış sokak çocuğu gibi sokak ortasında çırılçıplak isli semaverin ateşinde yanan meşe odunu dokunsan ağlayacak içimde ki çocuğun kırıntıları isyanımda yırtıldı lodoslu gecenin bağrı yıldızlar ağlıyor / aşk söylüyor kemiğe bürünmüş vicdanlar horluyordu ansızın titredim/ ki; biraz zencefil biraz karanfil biraz da limon şekeri sen/ kış çayım yüzümü okşayan şubat kadar kısa ömrün rıhtımı yıldızların ahenkle kavuşmaları kadar asil akarken gece gün/eşine bir yalnızlık korkusu/yokluğun su sesi kadar kırılgan kumsuz cam kadar saydam rüzgarın dağıttığı yağmur kadar şeffaf bir sen geçti ben den şubatı beş geçerken… Ümmü AŞCI (ÜMA) |
bugün günlerden sen
sen geliyorsun aklıma
saate bakıyorum duvarda
aşka çeyrek var
gecenin bilmem kaçı
düş kuruyor yorgun yüreğim
serseri bir aşka dair
ve sen geçiyor ömrümden
duruyor birden zaman
zembereği bozulmuş saat sanki
doğruluyor
kuruyorum yüreğimde
saati sen geçeye
zamana hükmedemeyen aklımı
kaldırıp tavan arasına saklayıp
dönüyorum sende kaldığım düşlere
keklik gibi gülüşlere
kedi gibi mırıldanışlara
hasretmişim meğer
bir daha bakıyorum saate
kavli beladan beri
zaman durmuş
aşkı sen geçiyor bende
Hüma Efkan
çalışmalarınız çok güzel artık izninizle takipçinizim. Saygılar...