Kırk Yıl Sonra -8- Ne Zaman.. “-ne zaman kendi kendini avutan, eleri pis, perişan, yüzü yol-yol kirli, gözyaşlarından eline geçen, başka çocukların bozuk oyuncaklarının parçalarıyla sözde oyun oynayan bir çocuk görsem köyü hatırlarım, köy çocuklarını köyden şehire göçme sevdasındakilerin, tercihini sormadıkları çocuklarını gündeliğe giden analarınca kendi başına bırakılan köy kökenli çocukları, daha adım atmaya başladığında çileli bir hayata bir ucundan başlamış, kendinden sonrakilere analık-babalık yapmış iskarpin boyacısı lastik ayakkabılı çocukları, uzak diye köyüne dönememiş, okulda yatıp-kalkan, badanacı, hamal, kiremit ocaklarında sigara içerek aklısıra delikanlılığa adım atan başkalarının gözünde böyle böyle adam yerine konulmayı uman kendi kazandığı parayı harcayan beleş bulduğu ömrünü har-vurup harman savuran bir yerlere gelmeye en çok da kendinden sonrakilere adanmış onları yaşatmaya odaklanmış bir yaşam.” …. “-işte… öylesine bir yaşam felsefesi şehir eşkiyalarının hedefi, yoldaşı, rakibi, menbaı köy çocuklarına, kendi ayakları üzerinde durmaya çalışırken ayak işlerinde heder olan ayakkabı boyacısı lastik ayakkabılı köy çocuklarına yanarım… yanarım.... GERİ DÖNÜŞÜ GECİKEN KAHRAMANIN YILLARA ISYANINDAN.. ARKASI YARIN |
hayata işte böyle bakarak savaşmayı öğrenir lastik ayakkabılı çocuklar
İşte bu yüzden de, beşikten ayrıldıktan sonra bir köy çocuğunu evde tutmak zor bir şeydir.