DuruşmaKafka’ya Gayet hukuki bir biçimde sallayarak parmağını -efendi, efendi sandiviçimi sana yâr etmem dedi. Duruşma salonunda bir kıyamettir koptu. Kimi salamlarla alkışladı Kimi de domatesleri kemirdi, kinayeli biçimde. Hâkim doğrulup, Fazla akbili olan var mı, diye sordu. Herkes şaşkın, Herkes kepekli, Ve de herkesin kedisi vardı; Hem de bolu, hereke’li! Davacı avukat - kucağındaki orlonları dökmeden- Olmaz ki ama efendim; dedi. Otların arasındaki insanlar “uuuu” dedi. Bir kurt meşgule attı ulumasını. Elindeki şişi dosyanın üzerine koyup, Mangala da kömürü attıktan sonra; - sizin yüzünüzden iki alt bir üst yapacağıma, Altüst ettim canım hırkayı. Simitçinin salona girmesiyle yatıştı ortalık. Kimi martılara attı simitçiyi Kimi de mübaşire… Davalı avukat ayağa kalkıp, Kravatıyla öksürdü. Yanındaki tabutu gösterip, Müvekkilim, gayet Çarşamba olan Bir Cuma günü düşmüş yollara. Sonra da vurmuş kendini kırlara. Elindeki orlonu davalıya atan davacı, Şiddetle itiraz etti: Ettiği de, etmediği de itirazdı: Kâfiye yapma efendi. Yoksa yenilir kebabın fendi. Salonda bir alkıştır koptu. Susun diye bağırdı öğretmen, Öğretilmiş ses tonuyla (şiirimize, teknik bir hatadan ötürü Az sonra devam edeceğiz: Dizelerin ayarıyla lütfen oynamayın.) Bir alkış tufanıdır koptu salonda Bir tufan alkıştır koptu salonda. Bir salon tufandır alkışta koptu Veya Alkış bir salondu koptu tufanda… Davalı avukat, Özür dileyerek çekti sepetini. Devam etti anlatmaya derdini: Saattir bu gelir elbet dörde Yaşar Doğu çok iyi getirirdi kündeye. Hali vakti yerindeydi adı da Kimliğe göre Neşe, En sevdiğim sanatçı İzzet Altınmeşe! Vardı davalı devama; Yolun ortasındaymış müvekkilim. İlk kurşun kediye gelmiş. Çizmişler hemen üstünü. Sonra da dikmişler büstünü. Tebeşirin dışında varmış hayat - ah azizim sen bir de benim sandalda tur at! İkinci kurşun müvekkilimin önce köstekli saatine Oradan sekip desteksiz kalbine gelmiş. Üçüncü kurşun bir hayli hınzırmış. Doğrudan gelip Müvekkilimin boğazındaki Elmadan vurmuş. Davacı bitirdiği hırkayla ayağa kalkıp Yeni yılın kreasyonlarını tanıtmış. Duruşma salonda - aynı bir ceylan gibi- Bir o yana bir bu yana salınmış. Sonra da itiraz etmiş: Hayır, bu hırkalara düğme yakışmaz! Müvekkiline yaklaşıp -neden öldürdün? Demiş. Müvekkil biraz hırkaya Biraz da etrafına bakınıp - yalan olmasın, inkâr edebilmek için; demiş! Salonda bir kıyamettir kopmuş. Ağlayanlar mı dersin Konfeti atanlar mı dersin Yoksa yanındakinin bacağından kopya çekenler mi dersin Ne dersen de! Hâkim elindeki kepçeyi tencereye vurup susturmuş herkesi. - hırkadan bir tane de bana ör, demiş. “yaz-oğlum”a dönüp eklemiş: İki el kurşunla hayatını kaybeden davalı Zaten öldüğünden Ortada ne dava vardır ne de cürüm; Zaten değil midir yaşamak asıl suç gülüm! |
şatodan el sallayasım var
aşık olduğum tek adam
böcük
bir mefta böcük dile gelip "hepiniz böceksiniz" demişti
böcük
kim bulaştırdıysa beni bu Kafka' ya, dava edesim var!!!