19
Yorum
31
Beğeni
5,0
Puan
2545
Okunma
Özdemir Asaf’a
üşüdüğüm heykeller kadar
çocuklarım oldu
çoğunu eşim
birkaçını da kendim doğurdum
Yokuşlar bağırdım İstanbul’a
asfalt denli karanlık gecelerim oldu
tırmandım
-yeminle-
tırmandım tüm trenleri
dumanının en üstündeyken
bir dağı evlat edindim
Ben
iki ömürlü
bir özne kadar
yalnızdım
aynanın hangi yanı
yansıtır ki
kusursuzca susuluşumu
ve ben en çok da
unutulurken vardım
sayfalar toz içinde
sayfalar aşk içinde
dahası
sayfalar insan içinde
bir sese sahip oluyor
parmaklarımdan akan bu kalemi silmek
hangi cümlenin derdidir?
Hangi cümle harflerden bu kadar uzak
ve bu kadar sessizdir.
Yazıldıkça susulan bir günahım ben
Bir bahçe doğurdu beni
dokuz ay taşımış parantezlerinde
yaprağı tek düşümlük
bir ağaç doğurdu beni
ilk cemrede düşürmüş beni aklına
Fikrimin ince bir kıvrımından
okşadım o sabahın tenini
dudakları şimdiki zamandan yapılmış
bir kadındı o
tek o ânlarda vardım
Ki ben genelde
her kenarı aynalı bir zardım.
Bir yüz gözüne çöktü
o göz değilse de
bakış enkazdı
enaz görülmeyen kadardı
ki görülmeyen
benden de berraktı
ağzı burnu olmasa da
o olmayışı ne güzeldi
ihtimâl zaten bu yüzden
kendime sakladığım isimdi
Her çağrılanda seslenilmeyen
bir Yakubum ben...
Sonlu sonsuz ne varsa geçtim içinden
iyiyse iyi
kötüyse kötü
uzaksa uzak yalanlarda doğrulandım
Her yalanda ispatlanan
bir gerçeğim ben
5.0
100% (30)