Tüm Asaf'lar R'sizdir.Şiirin hikayesini görmek için tıklayın Ölüm yıldönümünde, şiirimizin unutulmuş filozofunu unutulacak kadar yalnız olmadığını söylemeye çalıştım.
Özdemir Asaf’a
üşüdüğüm heykeller kadar çocuklarım oldu çoğunu eşim birkaçını da kendim doğurdum Yokuşlar bağırdım İstanbul’a asfalt denli karanlık gecelerim oldu tırmandım -yeminle- tırmandım tüm trenleri dumanının en üstündeyken bir dağı evlat edindim Ben iki ömürlü bir özne kadar yalnızdım aynanın hangi yanı yansıtır ki kusursuzca susuluşumu ve ben en çok da unutulurken vardım sayfalar toz içinde sayfalar aşk içinde dahası sayfalar insan içinde bir sese sahip oluyor parmaklarımdan akan bu kalemi silmek hangi cümlenin derdidir? Hangi cümle harflerden bu kadar uzak ve bu kadar sessizdir. Yazıldıkça susulan bir günahım ben Bir bahçe doğurdu beni dokuz ay taşımış parantezlerinde yaprağı tek düşümlük bir ağaç doğurdu beni ilk cemrede düşürmüş beni aklına Fikrimin ince bir kıvrımından okşadım o sabahın tenini dudakları şimdiki zamandan yapılmış bir kadındı o tek o ânlarda vardım Ki ben genelde her kenarı aynalı bir zardım. Bir yüz gözüne çöktü o göz değilse de bakış enkazdı enaz görülmeyen kadardı ki görülmeyen benden de berraktı ağzı burnu olmasa da o olmayışı ne güzeldi ihtimâl zaten bu yüzden kendime sakladığım isimdi Her çağrılanda seslenilmeyen bir Yakubum ben... Sonlu sonsuz ne varsa geçtim içinden iyiyse iyi kötüyse kötü uzaksa uzak yalanlarda doğrulandım Her yalanda ispatlanan bir gerçeğim ben |