18
Yorum
25
Beğeni
5,0
Puan
1404
Okunma
Dilinde esir şehir türküleri
Acıya demleniyor gözlerin
Sırtında taşıyorsun tüm cinnetlerin vebalini
Oysa, karısını doğrayan adamla yok akrabalığın
İnsanlık bağın kalın
Ve sonsuz keder çekiyor ciğerine
Al şu makası eline
Kes
Nefessiz kaldın!
Pencere kenarında beslediğin serçeler gidecek birgün
Halı altlarına saklanan karıncalar ölecek
Bir örümceği terlikle ezişime kızışını anımsayacaksın sonra
Akvaryumdaki balıklarını dökeceksin bir ağa
Bari işe yarasın, kızartıp yiyelim desem
Beni de cani sınıfına koyarsın ya
Susacağım bu yüzden
Ki insan haklarını önde tutuyorum diye diğerlerinin haklarından
Beni kınamana dayanamam
Susmak değiştirmese de aklımdan geçenleri
Kandırmak şart oluyor bazen
Fikrimi zikretmezsem üzülmezsin sen
Ben de üzülmem.mesela
Dün terliği hiç elime almadım
Ve özgür bıraktım böcekleri
Dedim ki: evi ortak kullanalım
Hatta masaya buyrun.
Karıncalar ısırmaz demiştin ya,
Kızaran bacağıma anlat
Bir de haddini bilmeyen o afacana.
Sonra martı çığlıkları kulaklarını tırmalayacak
Çığırtkan seslere tahammülün kalmadığında kapatacaksın camını
Diğer evlere benzeyecek evin dışardan bakınca
Kendi içine dönük, dışarıya kapalı
Ki bir bildiği vardır kulakların duymak istemediklerinde
Yine dudaklarımı oku
Yüzüme odaklan
Ben de bilmiyorum yaşamanın sırrını ama
Birlikte dayanabiliriz
Duvar olabiliriz birbirimize
Nefsim sızlıyor seni düşününce demek istiyorum
-Tam da burada-
Demir tozlarını çeken mıknatıs kadar masumsun en fazla
Güçlü bir el tutup ayırmadıkça beni senden
K o p m a y a c a ğ ı m
Ama korkum bu değil asla
Suda eriyen tuzum sana karışınca
Yani çözeltideki çözünen –çözen sen-
Buharlaşırsan dayanamayıp kaynamaya
Dibe çökersem!
Azrail olasım var doğurgan kuşkulara!
5.0
96% (24)
4.0
4% (1)