soğuyan kuşayazda uzayan tren sesleri nal sesleri uyandırır günü yağmak aşkadır karpuzu kucaklamak çiftçi için bambaşkadır güneş doğar ve aydınlık kaldırılır yolculuk gelir akla nefsin caygın havası hissedilir aklın aldığı mesafe gündüz vakti gidilir söz kesen köprü tutan başlar engebenin ilk çakılıdır özü susanın göğsüne gürzler vursa ya ne diye kendi içinde öyle sakalsız öyle dirliksiz çakılıdır hani; dedeleri ağırlayan korku? nerde; Hakk’ı parlayan göz sahipleri? Kan ayağı yangın yeri köz sahipleri? Damar damar kuruyan nehir bu zamandır ne biten nimet ne abdest vakti umarsızca yaylara uzanan suskunluktan kanı kesilen imdadı duymamaktan sağır gülmekten ciğerleri ağrıyan delik delik ağrılar kadar ağır boşluk sahipleri çiçekler bakmayana ne göstersin yinede böcekler bilecekler! en büyük umuttur ölüm ağlarken ölen gördünüz mü? iki şey şiddetlicedir bileğidir iki şey aşk kaldırır yoldan ya da yürütür yolu hızla ağırlık kazanır kàlb bu doğru söz dinletir bir yüreğe erdirilmek de var ansızın uçan kuşlar görmek gibi bilmeli ki yanmak güzele değdirilmektir yuvarlanmadadır döngü hangi yanındasınız bu durduğunda farketmez mekàn değişmesi iradenin büyük uçurumda kanatlanabilmektir gül açar zulmet infilak eder rayihalar altında gece aydınlığa gizlenir gül açarsa ten ateşten temizlenir gözlerde duman duman yakarış uzağa raylar gider uzağa gemi bacaları kanatlar rahvan atlar daha uzağa ise bir göz kapayış |
Güzeldi.