kaos
Susturucu takılmış kalemler
köşesinde memnun beklerken sen postanede moruğun arkasında sıranı kollarsın ve faturalar bileğine çivilenirken bir tepe arkasından yükselen güneş misali yaklaşan kira gününde kapı arkasında bekleyen halılar iyon sütun gibi düşer jiletle kazınmış zamana... Kesintisiz devinim, kadınsız gecelerde bir kadının kapını çalınma ihtimaline içerken “bir gün bir yerde rastlaşırız” diyen kızı düşünür ve aslında ihtimalin yanında dünyanın ne kadar büyük olduğuna bozulursun. Sigara seni içer külünü düşürüp hayatın üzerine yatağında söndürür seni. Yalnızlık üzerine konuşmaktan korkmayanlar asla yalnız kalmayanlardır ve asla bilmezler yalnızlığın yararlı olduğunu. Yalnızlığın tek kusuru kadınlardır. Ve aynı zamanda çaresi… Dahiyane tanrısal buluş kadın. Kaostan kozmosa geçmek için tek iyi neden kadın. Üç yıl önce doğru anahtarla yanlış kapıyı zorlayan sarhoş kadını düşünür onu içeri aldıktan tam bir yıl sonra gitmesine gülersin. Tanrıların kanından bir yudum içerken yeniden iş aramak için doldurduğun formu işveren kapısına çivilemek gelir içinden Magna Carta misali ve genellikle işveren bilmez Magna Carta’yı ama sekreterin o gün giydiği çamaşırın rengini bilir ve sekreter unutmuştur insanlığın rengini paraların rengini karıştırmamak üzere eğitilmiş insanlar meteliksiz kaldığında biber gazına bağışıklık kazanmış kitleler daha fazlasını isteyerek meydanlara toplandığında hep birlikte haykırırlar demokrasi yalanını. Köşe yazarlarına bırakılmış siyasetin kontrol alanında cahil inadı gibi sıkılmadan yazar dururlar balkan harbinden beri hiçbir uzmanlığı olmayan köşe yazarları her konu hakkında nasıl bu kadar çok bilgi sahibi olduklarına kendileri de gülmeye başlar bir süre sonra… Bir filmde, kaos içinde koşan göstericiler arasında “Amerikan rüyasına ne oldu?” diye soran adama cevap verirler: “Gerçek oldu…” |