androjinŞiirin hikayesini görmek için tıklayın kollarını kaldır gözlerini kapat
şehirlerden gençliğimizi topladım geldim koynuna dağıttığımız fırtınalar hayatın anlamını ararken nasıldır bilirsin okula geç kalmış bir çocuk ama aklı uzaklarda hep bir yol kokusu üzerimizde bir muammaya hayatı öğretmek, yoksa hayat mı muamma sır sallansa dökülse gövdeden, yalnızlık acısı çiçeklenir mi yanıbaşımızda..
ben buralarda yeniyim
yarım kalan bir operanın kuytusundaydım mozart requiemi ruhumda vaftiz etmiş bir zakkumun dibinde kıvrılmış uyurken zehir zıkkım yalnızdım karanlığın en derinindeyken alnımın vahşeti bir düş düştü görkemli mezarlığıma yokluğun hoplattı içimdeki tutkuyu meleklerin yorgun kanatlarıyla tüy gibi sestim çığlıklar sonrasından makam bilmeyen ışıklarla , cayır cayır ıslanmaya ateş böceklerinin şarkılarından geldim bir efkâr üfledi beni yanına mahşer çizgilerinden arınıp geldim yirmibir gramın giyinmeyi unutmuş çıplaklığıyla bir acıya karışmaya ramak kala canımla buluşmaya geldim en asi yerine dokunacağım gözlerinin fısıldayınca yüreğine hiç ait olamayacağımız yıldızların altında yaşadığımızı bulutlanacak bakışların karıncalanan su benim yağmurla geldim kuyular şahidimdir masal uzun, kaf gittikçe grileşiyor ebabil karışıp gitmiş gecenin kederine güneş korluyor bakışı değene içimizi yumruklayan korku mevsimleri unutturuyor bahar duvar örmüş kafataslarına uçurum kenarında ağlıyor kuş sesi bir ömürlük vaktim var hiç konuşmayan muhabbetim ben dudağının kenarına konuğum kimsesiz kalmış güzelim sözcüklerin en aşık cümlelerini paylaşmaya geldim bütünleşelim gökkuşağını dize getirelim çemberi kırıp çıkamıyoruz madem dünyaya izin ver h-içine karışayım seni özlediğim yerde büyüdü alnımın ateşi külçıplak titriyor ellerim ruhuna dokunduğum an gökten inecek eşgalim... |