YOSEF'İN DÜŞÜ… Bab I … Ki o zamanlar hayvanı ehlileştirir insan Toprağa koşar öküzü Sütünü yadırgamaz mesela keçinin Arpanın ve buğdayın tadına varmıştır çünkü Geniş koridorlu ambarlar yapar Vazgeçmez biriktirmekten … İşte bu zamanların birinde Abraham henüz Ur şehrindedir Philistia’ya muhacir olur Ve Yıtsak’ı doğduktan birkaç bin yıl sonra kurban etmeye yeltenir. … Ayın ön dördünde Abraham eski lahit’in tanrısına seslenir O berrak aydınlığın altında esmer derisine bakarak yalvarır bir yıldız kadar uzak tanrısına Tanrı böylelikle vazgeçer kibirinden Ve Yıtsak’ı bağışlar ona Abaraham’ın omuzlarında 10 bir yıldızın, kamerin ve şemsin günahı vardır. Lakin mercimeğin ve uzun servilerin anavatanıdır Philistia Abraham oğullarının hürmeti ve tanrısının emri üzre doldurur ambarları … Yıtsak, nemrudun şerrinden kurtulur kurtulmaz, Bail’den göçer. Mısır eline varır. Orada, ölü inekleri diriltmekle iştigal olur. Dağa can verdiği de söylenir Dağın gölgesine ateş düşürdüğü de… Bi de ölü Yakov’a cisim vermekle meşhurdur. … Yakov, Harrani kadınlara yangındır Dayısı Lavan’nın kızı ceberut Rahel için yedi yıl çoban oldu Edessa’ya … Ve iş bu sahife Yakov’dan olma Rahel’den doğma Yosef’in düşüne dair tutulmuş olup Yosun gözlü keçilerin Ve Kurbağa olmadan evvel Sazlıkta şarkı söyleyen Larvanın geniş kalçalı dişi peygamberdevesine Serenadı- -nın matbuudur! … Rivayete göre, Altı hafta sonra gemi rüzgarda savrulup yelkenler aşınınca Lut’un tanrısı bir gece gökten eğilip Abraham’ın insanlarına baktı! Ve aynı rivayet üzre Yosef daha o gece o kısır rahme düşer. Günlerden cumartesidir. Bir dala tutunur gibi avuçlar yeryüzünü. Yağmur durmaksızın boşanır çatlağıdan göğün “Sevgili Rahel!” dedi Yosef “beni ırmaklarca doğurdun acılarımı bir gölün dibinde dağladın yüzüme bir semenderin korkularınca şekil verdin. Ve bak! Ben gülümsüyorum senin karşı konulmaz korkaklığına rağmen! Üstelik yüzümü avuçlarken ele verdin gözlerindekileri. Demirden akıyordu gözlerin Paha biçilmez korkulardan…” "Fakat al işte!" dedi Yosef Bu yüzüme döktüğün tunç, İbrahim’in bencilliğidir Bu yanıma koştuğun çocuk da İsmail’in hüznüdür! Yazacak bunları vakıa- nüvis Dünyanın öte ucunda adaletine çomak soktuğumu bilecek oğulların |