ZÜLEYHA HANIM… Bu hasret bir gün bitecek Züleyha Hanım Sürmez sittinsene göğsünde ağrıyan yaranın hükmü Bir bulut, bir yıldız tanesi alır götürür seni bu yaradan Ağrıyan teninde gül biter, gülün bundandır kıymeti! ... Bu senin kederli yüzün eski bir tapınak ayinidir, Züleyha Hanım! Sonu yok bir sokak gibi büyüdü yollar göğsünde Göğsün, ayrıksı kıtalar gibi sarktı yaşamın kaynağına kavuşamamayı büyüttü ve kederi öğrendi böylelikle bilincin usta ellerinde … Önce ellerin vardı biliyorum, ırmaklarca gideğen Önce ellerin vardı, tragedyanın ve dokunmanın tarihi… Susamış çocuklar gelirdi sonra, terli ve zayiiydi zaman Günlerin orta yerinde buluşurduk, öpüşür, terlerdik bütün bir yaz! Dahası, sevişirdik bi güzel, kime ne! Lakin bir gece hüznün sarmaşıklarından doğdu çocuklar Tutanaklara habire ölü düştü kâtip Bu tarihi nasıl yazmalı Züleyha Hanım! Bu fotoğraf mesela, bu yoksul şehir, bu yorgun yüzyıl Sonsuza dek nasıl kaldı böyle, şaşırmalı! … Bir gün bana ellerini ver, Züleyha Hanım! alıp gidelim seni bu sokaktan Bir çınar serinliği, kadife bir gül ve göğümüz olsun Ortadoğu’da O fuları yakıştır yeniden boynuna, utansın Atilla İlhan Durma, su götürmez bir yanlışa sürükle beni Bırakalım, geride ne varsa mülkün tarihi gibi kalsın aynalarda! Bir gece bir gece daha doğur rahminde İbrahim’in yalnızlığında ölsün kadınlar Düş haram böyle zamansız serüvenler de simyacının işi Yak öyleyse kandilleri, yola koyulmuşluğum gibisin duvarda hatıran kalır, semaverde birikmiş telaşın eski bir sarraf işi ellerin ve nice hüküm kalır cümlede göğsünde durup dururken bir yokluk kalır acır, bir su kadar yalnızlık seslerin orta yerinde gün biter, aynada öfken kalır göğsünde aşkı sakladığını bilmediler uçları yakılmış bir mektup ve eskiciler kalır bu şehirde Züleyha Hanım! … O tarih ki, mitler serüvenidir bir garip dala tutuluyum ayaklarımdan günlerdir. Al, bu resim senindir, çiz yeniden var olmayı! Durma Züleyha Hanım, beni göğsünün derinine yakıştır İnsan, bu yaşından sonra anlıyor kederin ve gülmenin dağınıklığını Tebessüm et, efkâr da doğurgan su da! Ve benim böyle mahcup olmaklığım gibisin dursun ellerin orta yerde, sarıp sarmala gövdemi Kayıp bir çilingirim yanlış bir adreste vuruldum epeydir … Duvarlar sevişmenin utangaçlığıyla bi güzel çekingendi Askıda kalmanın şiirini okuyalım, ama okuyalım mutlaka! Bir gün bana ellerini ver Züleyha Hanım! Bu yorgun bedenden çıkar çıkmaz aydınlanalım yıldızlarca Gümüşün kiri, korkunun yanılgısıyla kalsın bu sokak her şey akmada su, toprak ve büyük yolculuklar gibi Bana ellerini ver Züleyha Hanım! alıp gidelim seni bu sokaktan Bir çınar serinliği, kadife bir gül ve göğümüz kalsın Ortadoğuda |