parmak ucunda on göz
Yürüyen ayaklar doldurmuş
eski ayakkabıları düşünceler mey misali kafatasında yaşlanırken parmak ucundan okuyan gözlerin kırpılır güneşe. Rüzgar sallar ölüme gönderilmiş çocukların bir zamanlar oynadığı boş salıncağı. Değişmeyen derisi sırtında bekler durur arkadaşının ölüm haberi kulağına değecek endişesiyle. Ağaca asılı mezarda saat sesiyle oyalanır zamansız ölünün kulakları. Birbirini hiç görmeden sesleriyle öpüştüğünden susayan sevgililerin şarabı bu... Hiç görmeden denizi hiç duymadan sevgili sesini hiç koklamadan vapur güvertesini hiç tatmadan kadın ekmeğini hiç sarılmadan dostuna hiç aç yada tütünsüz kalmadan hiç sevmeden herhangi bir şeyi bir merhaba bile duymadan geçiyorsa günler ne anlamı var yaşamanın ya da ölümlerin? |