Sabah ezanıyla kalkardım. Giyinirdim işçiliğimi, banliyöyü kaçırmamak için koşarak…
Pencerendeki isimsiz çiçeklerinin arasında gözlerin dururdu nazar boncuğu kadar mavili beyazlı ortadan karalı; görürdüm hayırlı işler, dileyişini kirpiklerinde. Beni uğurlardın sokak boyunca. İç geçirirdim ah bir kollarıma alsam diye, hemen de üzülürdüm bir fahişe olmadığına hükmederek; öyle ya, çok küçüktün o yollara düşmek için, belki on altı, belki on yedi…
Akşam paydosunda da ben acele ederdim dönmek için. Pencerende değil, bakkalın köşede beklerdin bu defa Saçlarında kimbilir ne çiçeği, kırmızı, dudakların gibi. Her çiçek güzeldi ya, bilmezdim isimlerini. Beni gördün mü ayrılır giderdin köşeden Peşinden geliyor muyum diye arada bakmayı ihmal etmezdin arkana. “Catwalk”i andırırdı adımların, benim diyen manken halt etsin. Gözlerim takılır giderdi adım adım, kör kalırdım kendi adımlarımda. O yürüyüşün hiç bitmesin isterdim. Birkaç sokak sonra dikilir beklerdin yolun ortasında. Tanımadık bir yer olurdu, dedikodudan muaf.
Gözlerim çoktan varırdı huzuruna, iki düğmesi açık dekolteye takılırlardı hiç utanmadan. İri iki portakalın ayrımında az önce peşindeki kalçaların çıplaklığını bulurlardı. Oysa sen oralarda değildin, küçük endamınla, yüzünde rüzgar, saçlarını deniz tutmuş köpük köpük, dalga dalga, serin… Güzeldin, çok güzel!
Büyük hesapların vardı kendince. İsteyen varmış. He dememişsin ya, baskı yapıyorlarmış. Yüzsüz bir talepti, yüzümü kızartırdı. Yürüyüp gitme anında emrime amade beklemedeydi ayrılık. Ben yürürsem o da yürüyecekti yanım sıra
.
Gidemezdim.
Sen düşerdin önüme götürürdün, istediğin yere…
Nasıl bir kızdın çözemedim Yeni yetme yaşınla ve korkusuzluğunla Kendini sık sık ağırlatır olmuştun Duvar içleri kalleşliklerle badanalı Ve şehvet avcısı nefsimin mahkumiyetini çektiği evime Yeşilden yeni dönmüş kiraz gibi kırmızıgülerdi dudakların Pişirdiğin kahvenin telvesinden fallar üretirdin geleceğimize, Çocuklarımızın biri oğlan, biri kız olacağına, Bu kiralık evden ayrılıp pembe panjurlu evimize taşınacağımıza, Her şeyimize dair gaipden haberleri olurdu fallarının Mutluluk saçılırdı aramızdaki boşluğa, hiperaktif hareketlerle bacaklarını koyardın mutluluk izlerine eteğinin sıyrılmasını umursamaksızın. Mahsus mu yapardın, bilmiyorum, ama tahrik olmamak ne mümkün… Seninle evlenmeme sebep olabilecek her şeyi verirdin çekinmeden, çekinsem de o karışık durumdan sıyrılamazdım nefsimi dizginleyip…
(c) Bu şiirin her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir.
Şiirlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
İSTEDİĞİN YERE… şiirine yorum yap
Okuduğunuz şiir ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
İSTEDİĞİN YERE… şiirine yorum yapabilmek için üye olmalısınız.
Sabah ezanıyla kalkardım. Giyinirdim işçiliğimi, banliyöyü kaçırmamak için koşarak…
Pencerendeki isimsiz çiçeklerinin arasında gözlerin dururdu nazar boncuğu kadar mavili beyazlı ortadan karalı; görürdüm hayırlı işler, dileyişini kirpiklerinde. Beni uğurlardın sokak boyunca. İç geçirirdim ah bir kollarıma alsam diye, hemen de üzülürdüm bir fahişe olmadığına hükmederek; öyle ya, çok küçüktün o yollara düşmek için, belki on altı, belki on yedi…
Akşam paydosunda da ben acele ederdim dönmek için. Pencerende değil, bakkalın köşede beklerdin bu defa Saçlarında kimbilir ne çiçeği, kırmızı, dudakların gibi. Her çiçek güzeldi ya, bilmezdim isimlerini. Beni gördün mü ayrılır giderdin köşeden Peşinden geliyor muyum diye arada bakmayı ihmal etmezdin arkana. “Catwalk”i andırırdı adımların, benim diyen manken halt etsin. Gözlerim takılır giderdi adım adım, kör kalırdım kendi adımlarımda. O yürüyüşün hiç bitmesin isterdim. Birkaç sokak sonra dikilir beklerdin yolun ortasında. Tanımadık bir yer olurdu, dedikodudan muaf.
Gözlerim çoktan varırdı huzuruna, iki düğmesi açık dekolteye takılırlardı hiç utanmadan. İri iki portakalın ayrımında az önce peşindeki kalçaların çıplaklığını bulurlardı. Oysa sen oralarda değildin, küçük endamınla, yüzünde rüzgar, saçlarını deniz tutmuş köpük köpük, dalga dalga, serin… Güzeldin, çok güzel!
Büyük hesapların vardı kendince. İsteyen varmış. He dememişsin ya, baskı yapıyorlarmış. Yüzsüz bir talepti, yüzümü kızartırdı. Yürüyüp gitme anında emrime amade beklemedeydi ayrılık. Ben yürürsem o da yürüyecekti yanım sıra . Gidemezdim.
Sen düşerdin önüme götürürdün, istediğin yere…
Gençlik mi desek çoçukluk mu desek; hemen her çoçukluk sevgisi hayalidir bunlar, güzel anlatımdı Severek okudum 17 li yaşlara gittim kalemine sağlık Saygılar selamlar..........
Üstadım ilk aşkım geldi aklıma.. bende öyle dediydim isteyenler var diye sırf beni alsın diye.. ama yememişti kereta;))) bide tripte yapardım arada aynen şiirdeki gibi bakardım arkama geliyormu diye.. çok eskilere getirdiniz be üstadım..Safçayda hemde ne kadar saf.. bu arada bir hikaye daha geldi aklıma okurken biz dört kardeştik en küçük erkek kardeşimiz benim küçüğüm kız.. bakkala gidilecek mi bu ikisinden birisi gitmesi gerekirdi.. Kız kardeşim kadınlar zekiir yaa;))) ilhan sen bakkala gitmezsen bende gider dansöz olurum derdi oynamaya başlardı.. İlhanın saçlar dikelir hemen kapıya yönelir tek ablam dansöz olmasın diye koşarak bakkala giderdi... Sizin de korkunuzu fahişe olmasından korkum demenizi bu saf ve temiz olan duyguya benzettim hissettim.. Nedense sahiptiniz bizlere baba olarak, kardeş olarak, abi olarak, koca olarak.. devir çok değişti be üstadım bazen o günler daha güzeldi diyorum çalışıp bunca didinirken hayat mücadelesinin içinde kocam sahibim olurdu bütün sorumluluğumu ona verirdim.. tabii ki bu bir şaka bir kadın olarak üretimde olmaktan eşimle omuz omuza hayatın içinde olmaktan her zaman mutluluk duymuşumdur.. Şiir benim için çok şeydi çok yerlere götürdü.. teşekkürler üstad her daim saygımla...
GERÇEKTEN DE YAŞADIĞIMIZ ŞEYLERİ ÇOK SAFLIKLA YAŞARDIK. Benim de bir öyküm var: Eskişehir'de Seher isminde bir sevgilim var, beni bırakırsan intihar edeceğim diyerek baskı yapıp duruyor evlenelim diye ama beni sıkıyor. İnegöl'e kaçtım, çalışmağa, giderken de bir mektup bırakıp, ayrıldığımızı belirttim. Fakat aklım hep intihar etme tehditlerinde ya intihar ederse diye. Nitekim öyle inandırmışım ki intihar edeceğine atladım otobüse döndüm Eskişehir'e...Onlara yakın oturan bir Sıdıka halam vardı, doğru onun evine gidip anlattım düşüncemi. Sıdıka halam aynen şunu dedi. "Ne intiharı evladım. Kız evlendi..." SAYGILAR
Büyük hesapların vardı kendince. İsteyen varmış. He dememişsin ya, baskı yapıyorlarmış. Yüzsüz bir talepti, yüzümü kızartırdı. Yürüyüp gitme anında emrime amade beklemedeydi ayrılık. Ben yürürsem o da yürüyecekti yanım sıra .
Gidemezdim.
Sen düşerdin önüme götürürdün, istediğin yere…
sanki hikayedi dizeler güzel anlatımdı sevgiye dair dinmesin gçönül sesiniz saygılarımlasınız
Sayın Hocam, Hoş bir hatıra ve acı bir iç çekiş. Yaşamış olmak gerekenlerden. Safça , masumca , sevgi dolu. Çok beğendim. Elinize sağlık. Saygılarımla.
Aslında, halk şiirindeki kadın motifi, yaşayan, acı çeken, çeşitli acılara tanık olan ve bunları yaktığı ağıtlarda, söylediği türkülerde dile getiren kadındır. Yani “kadının halk şiirindeki anlatımı ağıttır
Kutlarım hocam kadını kendi uslubunuzla ne güzel tasvir etmişsiniz
öykü tadında bir sevda masalıydı şiir.Her dizesi gözlerde canlanan derin bir aşkın ilk gençlik izleri.Delice sevmeler ve bir türlü kopulmayan sevgiliye duyulan özlem... Yüreğine sağlık abim...gönülden kutladım... En derin sevgi saygı ve selamlarımla....