Saçlarını Her Gece Irmaktan Çalan
Saçlarını Her Gece Irmaktan Çalan
Ben bir sardunyadan ne mi beklerim? Elbet gününü gün etmez tespih derim Ağırlığında fincanın içildikçe buharlaşır hatır Bunu bilirim Gece esnerken bir kadını yırtar içimde Eskirim – eskilim. O yağmurları sen de gördün mü? İnsanı insana ait kıldırtma arzusu uyandıran Sert tekmeyle devrilen sert sehpa Neyi anlamlandırır ki kuyuların sessizliği? Oradasın, değilsen bile İçimde bu tanımın Penceresini yola doğru tutmuş bir gülüştür Yüzünden ayrılan Ki- anlarım Sabah bir anne gibi kokar Her kandan tutulduğum ân Zindanıma vurur çılgınlığın döğüşleri Kendi kırbacımı isterim tanrıdan Sevişen yalnız nedir Bakışların çaresizliğinde duran ihtimali Bana ne verebilir? Yarısı yenmiş bir çikolata Yarısı yenmiş bir hayatın çocuklara sunulduğu Nasıl ifşa edilir? Bir telefon hakkım olsa şu ân kimi aramak isterim Hastayken veyahut uyurken kim beklemeli ayaklarımın ucunda Bir tozdan bile umut arıyorken aptal Yağan üzünç kimi getirir başına? Uta: Kibritleri alınmış bir şehirde Mektupların ucu neyle yanar? Çok küçültülmüş, delgiler miydi insanı sıcak tutan Aşk mıdır? Yoksa ilk insan- In varlığı diye unutulan. Dağsam, yıldızım da olmalı Yıldızsam, en az bir kez toprağa basmalı ayaklarım Neresi dönencemdir Hangi burç karşılar uğrumu Neden her yol sensiz uzak? Bilmeliyim bunu. Her gece yatmadan babamı hangi savaştan getiriyorum Ganimetimiz ne bizim Eksiğimiz mi mutluluk Yoksa yok mu? Boşuna mı Bunca gürlüğü başına toplamak Hangi şarabı aceleyle içiyorum Ararken aranılan Mevsimleri ikiye bölen zaman mı Onları dilim dilim doğrayıp tattıran Deniz dalgasız ne işe yarar ki Sallanmalı insan Savrulmalı çoğu zaman Bak bir kadın geçti içimden Yvas: Günü gelir konuşulur Susulan ne ise O akşam da o akşam oldu tirşe Kimi sergiler eski vicdan Nereye hesap ödenir? Önce bilmeli Kim Kimde ne kadar kalır Neyi anlatmaya gelmiştir insan Kaç aralıkla vurulmalı Ufka bakarken acıyan yerim Bir parmak en uzak nereyi gösterirse Oraya kadar oturup beklemeli Kırgınlığını sal yapmış bir kuş geçer Geçmesine de üzünç bırakan bakakalır Ateş ve taştan. Soğuyan Bedenin fikir taşı Güzelliğine aldanan hurma ağacı Benim kıblem gözlerimdir Gözleridir onun da haçı Soğuyan öncesi soğuk değilse Nereye oturtulmuştur incelik Ahu yorgun sineklerin kurgusu mu Pis kan örtebilir Gece, annelerin hasta oğl’arına Yaptığı ıhlamur kokusudur çoğu Bir kerecik üşütür kalp Sonrası yalnızlığa tekrir. Kalbile: Comanche tıngısında kösnümüş geciken içimdeki buzu eritmişim sana o sırada çürürken kollarım kalan tek meyvemi sana vermişim beni benden iyi hatırlayanlar söyler bunu- sonra çizmişim omuzlarını tam oturtmuşum güne saçlarım uzamış aklım uzamış yalnız şu husus doğru ki kadınlar memeleriyle büyür şehrin en ufacık memesiyle aşağılanmışım. 299, 792, 458 m/sn: üşüyen çocukluğumdur sana burnu benzer bir halk kalkar içimden her sabah sloganlar atarken beynim olağanla olanı yaşama arasındaki farkı düşünürüm. yaşıtlarımı bitirdim şimdi çağ atlıyorum yalnızlığımla gözlerimi akıttığım son yerden geri gelmedi hiç üşenmedim bir çırpıda yaşamaya ilkin öldüm. bir huzur doğdu kanımda şimdi üçe kadar sayıp atladığım her yerden yağmurları anımsarım aceleyle seviştiklerim gelir aklıma titrek bir mumdum zamanında şimdi kar’a dan sorulurum ışığımdır varlığım dalgalarmış bana ne oradan oraya… Bir bilsen iz Dir yaşam! Payanda --------------------- Müslüman Âleminin böyle mübarek ve anlamlı bir gününde, günün seçkisi olarak gördüğünüz için teşekkür eder, bayramınızı kutlarım. Geceniz olsun. |
"Dağsam, yıldızım da olmalı
Yıldızsam, en az bir kez toprağa basmalı ayaklarım
Neresi dönencemdir
Hangi burç karşılar uğrumu
Neden her yol sensiz uzak?
Bilmeliyim bunu."
ister göğe, ister yıldızlara, ister toprağa...
evet bıraktığın izdir yaşam.
ki cevaplarından kaçtığımız sorulardır çoğu sorulan.
en önemlisi bilmek istemek elbet.
...
O'nsuz her yol hep uzaktır.
Biliyorum bunu.